Su gibi

Su gibi ak hayata,
Direnme dağlara, kayalara.
Kolayca akacağın yollar var,
Hepsini gönlünden ara.

Su gibi ol hayatta,
Bilmeden git yoluna,
Sen akarsan su gibi,
Varırsın o güzel okyanusa.


Hayata karşı direnmek hepimizi çok yıpratıyor ve enerjimizi düşürüyor. Peki hayata direnmeyip kendimizi akışa bırakmak nasıl oluyor? Nasıl bir gücü açığa çıkarıyor hiç denediniz mi?

Direnç sizi yorup zorladığı gibi direnmeyip akışa teslim olmak da tam tersi sizi güçlendirir. Olanı olduğu gibi kabul edip minnettarlık duygusu içinde yaşamak size daha çok bolluk ve bereket gelmesini sağlar. Kendinizi bir su gibi hayal edin. Su ne tarafa akması gerekirse o tarafa akar ve direnç olan yeri zorlamaz, farklı yollardan gider ve akacak bir yer bulur kendine zorlamadan. Bazen de direnç varsa ve aşamıyorsa orada kalıp akacağı anı bekler. Biz hep zorlar sonra neden olmuyor deriz. Direnç olan yerleri zorlarız özellikle. Gelin birde su gibi olmayı deneyelim. Kendimizi hayatın akışına bırakalım. Herşey ne kadar kolay olacak göreceksiniz.

Yarın sabah kalktığınızda nelere direnç gösterdiğinizi düşünün ve yaptıklarınızın farkında olun. Rahat olun. Kaos içinde düzenin oluşacağına güvenin. Karşınıza çıkan fırsatları değerlendirin. Bunu yaparken içinizde huzur var ise o yola devam edin yok ise kendinizi zorlayıp gönülsüz yaptığınız işlere girmeyin. Bırakın hisleriniz ve bu akış sizi yönlendirsin. Direnç oluşan yerden uzaklaşın. İstediğiniz birşey ise uzaklaştığınız bu durumda da size farklı şekillerde ve farklı geçiş yolları bulup gelecektir.  Akış ile uyum içinde olun sadece. Su gideceği yeri bilmez, sadece akar ve sonunda gideceği yere ulaşır. Akmak ister. Sizde güzel yaşamak  isteyin. Tek yapmamız gereken bu kadar kolay aslında. 

Bir konuda başarılı olmak istiyorsunuz ve çok çalışmak gerekiyor diyelim. Bu zorluk, bunu yapmayacak mıyım? diye soruyor olabilirsiniz. Eğer gönüllü yaptığınız ve iyi hissettiğiniz bir konu ise bu zaten size zor gelmez.  Tam tersi çok zevkli gelir ve kendiliğinden çalışmaya başlarsınız. Maalesef istemediğimiz işlerde çalıştığımızdan, çocuklarımız kendi istek ve yeteneklerine göre eğitilmediğinden hepimiz zorla bir konuda çalışmak zorunda kalıyoruz. Siz, neye gönüllü iseniz onu bularak, herşeyin rahat aktığını hissettiğiniz ana dek o arayışı sürdürerek,  hayatınızı zorluklar olmadan rahat yaşayacak hale getirebilirsiniz. 

Su çok güçlüdür ama direnmez. Bazı uzakdoğu sporları hayatın bu felsefesini baz alarak çok başarılı sonuçlar elde etmiştir. Her konuda çözüm doğada mevcut. Bunu görmeye başladığımızda, anlamaya da başlıyoruz kendimizi. Biz doğaya aykırı bir zihniyet ile yaşayamayız. Doğaya uyum , hayata, yaşama uyum demektir. Bunu yapmazsak, sürekli mücadele eden ama bir yere varamayan bireyler haline dönüşürüz. Yaparsak, ortaya çıkacak olan gücü tahmin dahi edemeyiz. 


Konfor Alanı

Bir konfor alanına girmek için çok çalışır ve oraya yerleştikten sonra orada kalırız. Kaybetmekten korkarız çok çalışıp elde ettiklerimizi.  Burası çok güzel ve ben burada çok rahatım dediğimiz an tüm gelişimimiz durur. Bazen öyle bir an gelir ki biz konfor alanımızı bırakamayız ama o bizi bırakır. O zaman hayatımız altüst olmuş gibi gelir. Aslında yaşananların hep bir sebebi var. Sizin gelişiminiz için o alandan çıkmanız gerekir. O alandan siz farklı yollar ile bilerek veya bilmeden kendinizi çıkarırsınız. Çünkü yaşamak ve ilerlemek için buna ihtiyacınız vardır. 

Öğrenmediğin ve öğrendiklerini deneyimleyemediğin an veya durduğunu ve gelişmediğini hissettiğin an yeni bir alana geçiş yapma zamanı gelmiştir. Bu konfor alanını terk etmezsen orada hiç bir yenilik yaşanmayacak ve yeni bilgi ve tecrübeler edinemeyeceksin. 

Teoriyi, öğrendiğini,  pratiğe dökmeden o bilgi sadece başkasının bilgisi olarak kalır ve sen o bilginin doğru olup olmadığını bilemezsin. Orada takılır kalırsın. O konuda merakın var ise deneyimlemek için elinden geleni yapıp sonraki adıma geçmelisin. Örneğin, hem manevi arayış yoluna girmek istiyorsun ancak mevcut hayatının konforunu da bırakmak istemiyorsun. Bu arayış için hayatını düzenlemiyorsun ve pratik yapmıyorsun. Sence bu konuda ne kadar ilerleyebilirsin?  Güzel bir ilişkin olsun istiyorsun ama kendine iyi bakmıyorsun, kendinle güzel vakit geçirmiyorsun. Kendini çok sevmiyorsun. Tek başınayken sıkılıyorsun. Karşındaki kişiden seni sevmesini, seninle iyi vakit geçirmesini nasıl bekliyorsun? Düşünce ve davranış tarzını değiştirmediğin sürece hiçbir şey değişmez. Değişim için eski alışkanlıkları, yaşam tarzını bırakmalı ve gitmek istediğin yöne doğru uyumlanmalısın. Değişim için emin ve düzenli adımlar atmalı ve konfor alanı dışına çıkmalısın. Konfor alanından çıkmadan deneyim yaşayamazsın, gelişim gösteremezsin. 

Tecrübe ve deneyim için yaşadığımızı unutmamak gerekir.  Korkularını da yenmeden konfor alanından çıkamayacağın için bir gelişim de gösteremezsin. Örneğin, aylık çok masrafın var ve bundan dolayı işten ayrılıp kendi istediğini yapamıyorsun. UYUM yazımdaki çalışmaları yapmanı tavsiye ederim.  Sonra yeni hayatına başla.  Biz UYUM çalışmasını sürekli yapmak yerine rahata alışıp yıllarımızı, birikimlerimizi, aşklarımızı o konfor alanı içinde kalmaya çalışıp sonra  kaybediyoruz. Çünkü elde ettiklerimiz için gereken uyumu bile sağlamıyoruz. Tembelliğe sürüklenmeden ne yönde gelişmek istiyorsak o konuda istikrarlı bir şekilde çalışma yapmamız gerekiyor. Bu çabayı verir ve denersen, en kötü ne olacak biliyor musun? Çok güzel bir tecrübe kazanacaksın. Başarısız olmuş olmayacaksın. Deneyimlemiş ve gerçekten öğrenmiş olacaksın. Elimden geleni yaptım ve öğrendim diyeceksin. Sen uyum içinde olmuşsan zaten isteklerin gerçekleşecek. Unutma! Onlara zaten sahipsin. Gerçeğini sen yaratıyorsun ve ne istiyorsan o yöne yönelip o konuya odaklandığın zaman her şeyi  başarma gücüne sahipsin. 


Yaşamak için hiçbir şeyi bekleme!

Yaşamak için hiçbir şeyi bekleme.  Para kazanmayı bekleme, aşkı bekleme, emekliliği bekleme, çocukların büyümesini bekleme. Anı yaşa ve yaşamın keyfini her zaman çıkarmaya çalış. Çünkü yarın ne olacağını bilmediğimiz gibi, ne kadar bekleyeceğini de bilemezsin. Bu kafa yapısında olursan, her zaman bekleyecek başka şeyler bulursun. Mutlu olmayı bekleme. Sadece ol ve yaşa. An akıyor ve herşey şu anda. Beklentin olmazsa hayal kırıklığı da yaşamazsın. Birşeyi beklemeden yaşamak en güzelidir. Çaba harca bir amaç için, ama olunca şunu yapacağım diye değil, o işi yaparken keyif al. Sonuç odaklı değil de, bu andan keyif alıyorsak yapmamız lazım o işi. Keyif almadığın ve gelecek beklentisi ile yaptıkların seni gelecekte mutlu edecek mi onu da bilemezsin. 

Yaşamak için hiçbir şeyi bekleme. Anda yaşamak böyle olur. Bir beklentin yok ise ne yaparsın? Anı yaşar mutlu olmaya çalışırsın. Beklentiler bizi üzer ve depresyona sokabilir. Paran olmadığı için yaşayamıyorum dersin. Aşk olmadığı için hayatında, mutlu değilim dersin. Ama onlar belki de sen bunlara çok taktığın için hayatında yoktur. Neyi çok takıp beklenti içine girersen ona göre o şeyi senden uzaklaştırabilirsin. Talep et, ama ona odaklı yaşama. Kendin odaklı yaşa. O, sana o zaman gelecektir. Kendi ruh halini ve durumunu onun gelişine uygun hale getir ama beklentiye takıntılı olmadan yap bunu. Bu kısım çok ilginçtir. Çoğumuz bir şeyleri zorlarız ve olmaz, ama bıraktığımız anda oluverir. Belki yaşamışsınızdır bu durumu. Takıntı aynı zamanda ya olmazsa korkusunu da getirdiği için bir şeyin gerçekleşmesini engeller. Bu korku en büyük engelimizdir. Bir isteğin olması için beden, ruh ve düşünceler, takıntı ve korku olmadan  isteğiniz ile uyum içinde olmalıdır.  Bu konuda UYUM yazımı okumadıysanız mutlaka okuyun. 


Uyum

Hayatına güzellikleri çekmek veya kaybetmemek için onlar ile uyum içinde olmalısın!

Bir isteğin olması için beden, ruh ve düşünceler onla uyum içinde olmalıdır. Her şeyin bir enerji olduğunu düşünürsek, aynı enerji frekansları birbirini çeker. Zıt kutuplar nasıl birbirini itiyor ise, benzer enerji frekansı da seni isteklerine yaklaştırır. Bu isteğe olan takıntı ve olmazsa ne yaparım gibi korkular ortadan kaldırılmalıdır. 

Aşk istiyorsan aşık ve hayatında biri var gibi yaşamak güzel bir başlangıç olabilir. Evini ona göre güzelleştir. Kendine ruhen ve fiziksel olarak iyi bak. Daha sonra beklentine takılmadan çıkıp hayatını yaşa ve fırsatları görmeye çalış, gerisini çok merak etme.

Para istiyorsan, paran var gibi düşün ve ne yapardın? Nasıl bir davranış tarzın olurdu? Para da bir enerjidir. Para ile aynı frekansa girebilmek için paran varmış gibi yaşaman gerekir.  Eli bonkör insanlar parayı daha kolay bulurlar. Parası olup da korkanlar paraları bitecek diye korkudan harcayamaz ama sonra birgün kaybederler. Korkunu bir kenara bırakıp aynı aşkta olduğu gibi aşıkmışsın gibi dolaşırken, burada da paran varmış gibi çık dışarı ve eğlen. Karşına fırsatlar çıkacak onları görmeye çalış. Bu  ruh hali içinde görürsün fırsatları. Onları görünce de çabalarsın kaçırmamak için. Bu kendiliğinden olur ve sonunda şaşırırsın. 

Dikkat ederseniz çabasız bir elde etmeden hiç bahsetmedim. Çaba olmadan oturduğumuz yerden hiçbirşey olmaz. Olsa bile şans eseri olur ve kıymeti anlaşılmadan kaybedilebilir.

Ruh, beden ve düşünce hazırlığı sonrasında fırsatları görüp yakalama ve çalışma ile elde edilebilir bu istekler. Ama öncesi hazırlığı olmadan sonrasını yapsan kaybedersin gün gelir o elde ettiklerini. Belki de eskiden o kafa yapısındaydın ama sonradan kaybettin o frekansı. O zaman da itmeye başlarsın elde edilenleri ve kayıplar yaşanabilir.   Bu çok normaldir bu üçlü aynı frekanstan çıkarsa. Beden değişir, ruh ve düşünce başka yerlere gider, birgün gelir elindeki de gider. 

Ruh, beden, düşünce hazırlığı nasıl olur?

Ruh: İsteğin gerçekleşince nasıl bir ruh hali içinde olacaksın? Mutlu olacak mısın? Bunları düşün ve o ruh haline bürün. Mutlu olmayacaksan zaten bu isteği bırak. Belki de tam istemiyorsundur.

Beden:  İsteğin olduğunda nasıl bir fiziksel durumda olmalısın. Buna göre hazırlık yapmaya başlasan iyi olur. Buna spor yapıp kendine bakmak, giydiğin kıyafetler. Oturduğu ev, yattığın yatak dahil, fiziksel her koşul dahildir.

Düşünce: Düşünce biçimin nasıl olmalı bu isteklerin olsaydı sen artık hayata nasıl bakar ve düşünürdün. Çok paralı biri nasıl düşünür, ya da çok aşık biri nasıl düşünür ve hareket eder? Bir örnek vermek gerekirse; Çok parası olan daha rahattır hayal kurarken, hayallerine çok sınır koymaz. Çok şeyi başarabileceğini düşünür. Aşık insan her şeyi yapabileceğini düşünür aşkı için. Yine yapabileceklerinde sınır yoktur. Düşünceleri özgür ve sınırsızdır.

Tüm bunları yapabilmek ve kendini yeniden hazırlayabilmek için bir liste yap. Neleri değiştirmek gerekir. Bunlara odaklan ve değişikliğe başla. Listen yazılı olarak hep yanında olsun. Bu yazıyı da unuttukça oku lütfen. Çünkü hepimiz, ben de dahil bunları bazen unutuyoruz. Bu yüzden hem size hem bana güzel bir hatırlatma olsun bu yazı. 


Hayat sade ve basittir

Güzelliği de buradadır. Ancak hayatı da sorunları da zorlaştıran ve karmaşık hale getiren bizleriz. Çok basit konuları bile kafamızın içinde çevirip büyütebilir hatta kriz haline dönüştürürüz. Egomuz bu krizden beslenir. Çözülmesi gereken ne kadar sorun var ise kendini değerli hisseder. Basit bir hayat tercih etmeyiz. Bizim hayatımız en karmaşık olan olmalıdır. Yarattığımız bu karmaşada boğuluruz ama farkında olmayız. Her durumda doğaya bakarsanız ne kadar sade ve olması gerektiği gibidir. Yaşayan hiçbir hayvan veya bitki kendisini olduğundan farkı karmaşık hallere sokmaz. Ben çok önemliyim demez. Her canlının bir doğası ve görevi vardır. Gerekenleri yapar ve yaşar. Bizlerde doğadaki canlılar gibiyiz ve hayatı karmaşıklaştırdıkça yaşamayı unutur, sadeleştirdikçe yaşamaya başlarız.


Yaşam enerjisi

Hepimiz içimizde bulunan yaşam enerjimizi yükseltmek zorundayız. Yoksa yavaş yavaş tükeniyoruz.

Kendini kabul ettirmek, beğendirmek, topluma göre doğru olanları yapmak enerjinizin bir kısmını alır götürür. Egonuza göre yaşamak yaşam enerjinizi yavaş yavaş yok eder. Hiç içinizden geldiği gibi yaşadığınız anlar oldu mu? Ne giydiğinin, nasıl göründüğünün, ne yaptığının önemi olmayan o anlarda ne kadar huzurlu ve enerji dolu olunur. Kendimize bakmak, ilgilenmek bu enerjiyi götürmez, bunu başkaları için yapmak bu enerjiyi götürür. Bunu kendiniz için yaparsanız tam tersi mutlu olur, enerjinizi korumuş olursunuz.

Enerjimizi azaltan bir diğer konuda hayata direnmektir. Zorlamak, direnmek çok büyük enerji gerektirir. Her şeyi olduğu gibi kabul ettiğinde bu enerjiyi harcamamış olursun. Fikirlerini ısrarla savunmak, karşısındakine kabul ettirmeye çalışmak da bir çeşit zorlamadır. Kendinizi kimseye ispat etmeye çalışmayın. Savunacak bir fikir olmayınca, kavga ve tartışma da olmaz. 

Sürekli gelecek planı yapmak, problemleri çözmeye çalışmak sizin enerjinizi azaltan ve sizi yoran eylemlerdir. Kaos ve belirsizlik içinde düzen kendini bulur ve problemler kendiliğinden çözülür. Siz problemleri çözer veya  çözdüğünüzü sanır sonra kendinize çözecek yeni problemler ararsınız. Aslında her şeyi rahat  ve oluruna bırakmak bazen en güzelidir. Tabiki belli bir amacımız , hedeflerimiz olacak. Bu amaç o kadar gönüllü olmalı ki zorlanmadan ve çok isteyerek çaba verilmeli. Bu sayede enerji bu gönüllükten ortaya çıkar ve sizden götürmez. Hatta enerji ile dolarsınız. 

Bazı insanlar ile birlikte olmak da senin enerjini tüketebilir. Bunu o insanla birlikte olduktan sonra durup bir düşün. Nasıl hissediyorsun? Bitkin ve yorgun mu? Yoksa huzurlu ve iyi mi? Buna göre anlayabilirsin enerjini tüketen insanları. Bu tip insanlar ile de mümkünse görüşmeyi bırakmalı veya az görüşmelisin.

Aynı şey mekanlar ve yerler içinde geçerlidir. Şehirde yaşamak genelde enerjimizi sürekli tüketen bir yaşam tarzı oluşturur. Bir şehirde herkesin içine düştüğü, hayatta kalma ve mücadele etme ortak bilinci vardır ve bundan etkilenirsin. Bazı insanlar belli zamanlarda bundan dolayı doğaya kaçışı arzular , tercih eder. Mümkün olduğunca doğada vakit geçirirsen o zaman doğanın enerjisi ile dolar, huzur bulursun. Bazı mekanlar ise sana kötü hissettiriyor ise gitmemek gerekir. Bunları aynı şekilde bir insandan uzaklaştıktan sonra ne hissettiğine baktığın gibi mekandan ayrıldıktan sonra da ne hissettiğine bakarak anlayabilirsin.

Mücadele etmek yerine hayatın akışı ile aynı doğrultuda yaşayıp, kendimizi kabul ettirmek yerine kendimizi kabul edersek o zaman her şey daha yolunda ve akışa uygun şekilde ilerleyecektir. 

Her zaman bir şeyler yapmak zorunda değiliz. Bazen sadece durup düşünmek, sessiz kalmak, enerjini toplamak en iyisidir. Olaylar karşısında sakin olmak, zamana bırakmak ve her olanı kabullenmek sizin enerjinizi korur ve yeri geldiğinde daha güçlü olmanızı sağlar. 

Hayatı yaşarken, hislerine ve duygularını dinleyip, sana enerji veren konulara eğilip, senden enerji alanlardan uzaklaşmak ile, enerjini korumuş, hatta yükseltmeye başlamış olursun. Enerjin yüksek olduğunda, daha çok mutlu olur, daha yavaş yaşlanırsın.  Hatta çok yüksek ise yaşlanmayı bile durdurabilirsin. Ruhumuzu, enerjimizi tükettiğimizden yaşlanıyoruz.


Yaşamak, merak etme ile başlar!

Çocukları düşünün; ne kadar meraklı ve canlıdırlar. Merak zaman içinde çocuk büyüdükçe kaybolur. Ona öğretilen bilgilerin doğru olduğunu kabul etmesini ister herkes. Yoksa bu toplumda düzgün bir yeri olmayacağı söylenir. Zaman içinde büyüyen bu çocuk merak etmeyen, toplumun kurallarına göre yaşayan bir robota dönüşür. Aslında toplum düzeni için hayatını, tüm canlılığını, merakını feda etmiştir farkına varmadan. Onu tekrar bulması ve yaşama dönmesi çok zordur ama imkansız değildir. Her şey bir düşünce ile başlar ve değişebilir. “İmkansız diye bir şey yok. Ben bilmiyorum. Deneyimleyerek öğrenmek, yaşamak istiyorum” der. Bu kadar basit aslında! Bunu sürekli söyledikten sonra gerisine engel olamazsınız. Ancak hayatınızın değişeceğine, eskisi gibi bir düzende olamayacağınıza da emin olun! Bu kötü değil , güzel bir şeydir. Aslında gerçekte var olmayan  hayatınız artık gerçek bir hayata dönüşmeye başlayacaktır.

Bu hayatı yaşarken bizimde amacımız bilinmeyene ulaşmak yani bilgeliğe ulaşmak olmalı. Tüm insanlık aslında bunun için uğraşıyor. Bunu da en çok yapabilenler kısıtlardan kurtulmuş ve esnek bir düşünce yapısına sahip olanlar. Bilim adamlarına dikkat ederseniz bir şeyi imkansız olarak görmezler ve hata yapmaktan korkmazlar. Her hatada başarı için işe yaramayan bir şey keşfetmiş olurlar. Bu yüzden sürekli odaklanıp denerler ve öğrenirler. Bilgiye aç, hedefe odaklanmış şekilde yaşarlar. Sonuca ulaşana dek pes etmezler. Aslında dikkat ederseniz birazda çocuk gibidirler.  

Düşünceler zihnimizde nasıl beliriyor olabilir? Biz bir şeyin mümkün olduğuna inandığımızda ortaya çıkmaya  başlıyor. Bilmek istemek, bunu talep etmek çok güzel bir başlangıç. Merakınız olmayan  bir konuda aklınıza bir fikir geldiği oldu mu? Ancak meraklı olduğunuz konularda hem farkındalığınız artıyor hem de düşünceleri oluşturan araştırmalarınız ve tesadüf gibi görünen ilginç karşılaşmalar artıyor. Aslında tesadüf diye bir şey yok burada siz hazırlıyorsunuz bu durumu. Daha sonra bu düşünceler, deneyim yaşar ve doğrularsanız gerçek bilgileye dönüşüyor  ve daha fazlası için bitmek bilmeyen bir arayışa giriyorsunuz.

Aslında hepimizin amacı bu; bilgelik yolunda ilerlemek. Bir konuda bir doyum oluştuğunda başka bir konuya geçiyoruz. Bir konuda uzmanlaşmak istersek sonuna kadar gidebiliyoruz. Kendi seçimlerimiz ile bilinmeyen kapıları zorluyoruz. Peki neden? Her şeyi bilinir kılmak istiyoruz. O halde düşüncelerin oluşmasına izin vermemiz  gerekiyor. Nasıl olacağını da anlattım aslında. İlk olarak merak etmek, ikinci olarak ise her şeyin mümkün olabileceğine inanmak. Bu sayede başlıyor serüven. Bir şeyin olamayacağını düşünüyorsanız o yola zaten girmezsiniz. Deneyimlenmeden kabul edilmiş, size ait olmayan katı inançlar, sabit fikirler, dogmalar merakınızı baskılar, yok eder. Tüm sınırlamaları bir kenara bırakıp , hatta mümkünse çöpe atıp sıfırdan başlamak en doğrusudur. Bir yeri boşaltmadan oraya başka bir şey inşa edemezsiniz. Bir şeyin mümkün olabileceğine inanıp merakınız ile o yola girer ve deneyimlemeye başlarsanız,  o yolda bir sürü önceden öğrenmediğiniz size ait olan bilgiler edinirsiniz. Bilgi daha fazla bilgiyi merak etmeyi tetikler.  Merak etmeden, hayatı yaşamadan, deneyimlemeden oturduğunuz yerde düşünerek bilgiye ulaşamazsınız. Denemeler yapmanız, düşünceyi, öğrendiklerinizi bilgiye dönüştürmek için uygulamalar yapmanız, deneyimler yaşamanız gerekir. 

Hayatı yaşayarak öğreniyoruz ve sürekli bir ilerleme halindeyiz. Çok yaşayan ve deneyimleyen insanlar bu yüzden daha bilge oluyor. Kitap okumak, belgesel izlemek tabiki güzel ve önemli şeyler ama yaşamadan yaşanmış bilgiyi, öğretiyi almak size sadece bir fikir katıyor. Başkalarına ait deneyimleri, düşünceleri okumuş, görmüş oluyorsunuz. Bir bilginin gerçek olabilmesi için sadece size ait olması gerekir. Aksi halde başkasına ait bu bilgi ile konuşur, sohbet eder ancak daha ileri gidemezsiniz. Birgün başka biri aksi bir fikir ortaya attığında ve size o an mantıklı gelirse ona da inanabilirsiniz. Kendi deneyimlerinizden, uygulamalarınızdan elde edilen bilgiler kolay kolay sarsılmaz gerçekler haline dönüşür. 

Kendi bilgi seviyenizi arttırmak için sınırsız düşünün, önyargıları bir kenara bırakın ve ilerlemek istediğiniz yolda çok meraklı olun. Öğrenmeyi ve o konuda her şeyi bilmeyi talep edin. Deneyimleyin, uygulayın ve sonraki bilinmeyene geçin. Bilgelik bu şekilde kazanılır ve perçinlenir. Hangi konuda bilgili olacağınıza neyi merak ettiğinizi düşünerek başlayabilirsiniz.  Bu size büyük bir çalışma, araştırma ve ardından bu konuda deneyim yaşayabilmek için güç verecek. 

Bir  konuda çok meraklı ve takıntılı hale gelmek sizi diğer konularda başarısız gibi gösterebilir. Bu çok normaldir. Aşırı odaklanma sayesinde diğer her şeyi bir kenara bırakabilirsiniz. İşin içinden bilgi ile çıktığınızda rahatlarsınız. Azim ve çabalama sonucu başarı, bilgi elde eden insanlarda bu çok görülür. Etrafınızdakiler size inanmayabilir. Bunu da önemsemeden devam etmelisiniz. Başarısızlık diye bir şeyin olmadığını ve her sonuçtan bir bilgi elde ettiğinizi, öğrendiğinizi düşünerek devam edin ve merak ettiğiniz konuyu bilinir hale getirin. Bu konuyu merak etmiş olmanız zaten onu öğrenmeye ihtiyacınız olduğunu gösterir. Bundan kaçtıkça veya sabit fikirlerinizden kurtulamadıkça merak etmez hale gelirsiniz. Bu yaşamayı anlamsızlaştıran en kötü şeydir. Merak ettiklerinizden kim ne derse desin kaçmayın. Tam içine dalın, öğrenin ve bir sonraki merak duyduğunuz konuya geçin. İçinizden gelen bu isteklere sırtınızı dönmeyin. Bu içinizden, ruhunuzdan gelen istekler sizin gelişim için  ihtiyaç duyduklarınız. Çocuklar gibi açık fikirli olun, onlar gibi merak edin, onlar gibi bir şeyi öğrenmeye ve denemeye aşırı istekli olun. Bunu yaparken de onlar gibi eğlenin! Hayatı o zaman gerçekten yaşıyor olacaksınız!


Başkasının gerçeği ile kendini bulamazsın!

Başkalarına doğru gelenler senin için doğru olmayabilir. Bana göre iyi olan size göre kötü olabilir. Kendi  gerçeklerimizi deneyimledikçe kendimiz yaratırız. Gerçekler bu kadar farklı ise buna takılmak ve gerçeği başka yerlerde aramak yerine sadece kendin ol ve hayatı güzel yaşa. Kendi gerçeklerin ortaya çıkmaya başlayacak. Onları sen oluşturmuş olacaksın. Kendin öğrenmeden , deneyimlemeden inandığın şeyler seni tutsak eder. Tüm varlığını o inanca teslim olur. Bir şeye inanma ihtiyacı duyuyorsan, kendi özgür iraden, hislerin ve öğrenme yeteneğin olduğuna inan ve kendin hissederek, yaşayarak öğren. Varoluş amacımız sadece yaşamak ve kendimiz olmak. Doğaya bakarsan bunu daha iyi anlarsın. Her canlı kendi varoluş hali içinde saf ve kendini gerçekleştirmektedir. Hayvanlar anda yaşar , ağaçlar yapraklarını döker sonbaharda ve baharda tekrar canlanırlar. Biz doğadan çok ayrıldık ve kendimizi kaybettik. Kendimiz olmayı bıraktık. Kendi potansiyelimizi, gücümüzü, hislerimizi ve düşüncelerimizi kullanmadan başkasının gerçeklerini kabul edip yaşamaya başladık. Böyle yaptığımızda kendi gerçeğimizi bulmamız sizce bu mümkün olabilir mi?