Yaşam enerjisi

Hepimiz içimizde bulunan yaşam enerjimizi yükseltmek zorundayız. Yoksa yavaş yavaş tükeniyoruz.

Kendini kabul ettirmek, beğendirmek, topluma göre doğru olanları yapmak enerjinizin bir kısmını alır götürür. Egonuza göre yaşamak yaşam enerjinizi yavaş yavaş yok eder. Hiç içinizden geldiği gibi yaşadığınız anlar oldu mu? Ne giydiğinin, nasıl göründüğünün, ne yaptığının önemi olmayan o anlarda ne kadar huzurlu ve enerji dolu olunur. Kendimize bakmak, ilgilenmek bu enerjiyi götürmez, bunu başkaları için yapmak bu enerjiyi götürür. Bunu kendiniz için yaparsanız tam tersi mutlu olur, enerjinizi korumuş olursunuz.

Enerjimizi azaltan bir diğer konuda hayata direnmektir. Zorlamak, direnmek çok büyük enerji gerektirir. Her şeyi olduğu gibi kabul ettiğinde bu enerjiyi harcamamış olursun. Fikirlerini ısrarla savunmak, karşısındakine kabul ettirmeye çalışmak da bir çeşit zorlamadır. Kendinizi kimseye ispat etmeye çalışmayın. Savunacak bir fikir olmayınca, kavga ve tartışma da olmaz. 

Sürekli gelecek planı yapmak, problemleri çözmeye çalışmak sizin enerjinizi azaltan ve sizi yoran eylemlerdir. Kaos ve belirsizlik içinde düzen kendini bulur ve problemler kendiliğinden çözülür. Siz problemleri çözer veya  çözdüğünüzü sanır sonra kendinize çözecek yeni problemler ararsınız. Aslında her şeyi rahat  ve oluruna bırakmak bazen en güzelidir. Tabiki belli bir amacımız , hedeflerimiz olacak. Bu amaç o kadar gönüllü olmalı ki zorlanmadan ve çok isteyerek çaba verilmeli. Bu sayede enerji bu gönüllükten ortaya çıkar ve sizden götürmez. Hatta enerji ile dolarsınız. 

Bazı insanlar ile birlikte olmak da senin enerjini tüketebilir. Bunu o insanla birlikte olduktan sonra durup bir düşün. Nasıl hissediyorsun? Bitkin ve yorgun mu? Yoksa huzurlu ve iyi mi? Buna göre anlayabilirsin enerjini tüketen insanları. Bu tip insanlar ile de mümkünse görüşmeyi bırakmalı veya az görüşmelisin.

Aynı şey mekanlar ve yerler içinde geçerlidir. Şehirde yaşamak genelde enerjimizi sürekli tüketen bir yaşam tarzı oluşturur. Bir şehirde herkesin içine düştüğü, hayatta kalma ve mücadele etme ortak bilinci vardır ve bundan etkilenirsin. Bazı insanlar belli zamanlarda bundan dolayı doğaya kaçışı arzular , tercih eder. Mümkün olduğunca doğada vakit geçirirsen o zaman doğanın enerjisi ile dolar, huzur bulursun. Bazı mekanlar ise sana kötü hissettiriyor ise gitmemek gerekir. Bunları aynı şekilde bir insandan uzaklaştıktan sonra ne hissettiğine baktığın gibi mekandan ayrıldıktan sonra da ne hissettiğine bakarak anlayabilirsin.

Mücadele etmek yerine hayatın akışı ile aynı doğrultuda yaşayıp, kendimizi kabul ettirmek yerine kendimizi kabul edersek o zaman her şey daha yolunda ve akışa uygun şekilde ilerleyecektir. 

Her zaman bir şeyler yapmak zorunda değiliz. Bazen sadece durup düşünmek, sessiz kalmak, enerjini toplamak en iyisidir. Olaylar karşısında sakin olmak, zamana bırakmak ve her olanı kabullenmek sizin enerjinizi korur ve yeri geldiğinde daha güçlü olmanızı sağlar. 

Hayatı yaşarken, hislerine ve duygularını dinleyip, sana enerji veren konulara eğilip, senden enerji alanlardan uzaklaşmak ile, enerjini korumuş, hatta yükseltmeye başlamış olursun. Enerjin yüksek olduğunda, daha çok mutlu olur, daha yavaş yaşlanırsın.  Hatta çok yüksek ise yaşlanmayı bile durdurabilirsin. Ruhumuzu, enerjimizi tükettiğimizden yaşlanıyoruz.