Hayat sade ve basittir

Güzelliği de buradadır. Ancak hayatı da sorunları da zorlaştıran ve karmaşık hale getiren bizleriz. Çok basit konuları bile kafamızın içinde çevirip büyütebilir hatta kriz haline dönüştürürüz. Egomuz bu krizden beslenir. Çözülmesi gereken ne kadar sorun var ise kendini değerli hisseder. Basit bir hayat tercih etmeyiz. Bizim hayatımız en karmaşık olan olmalıdır. Yarattığımız bu karmaşada boğuluruz ama farkında olmayız. Her durumda doğaya bakarsanız ne kadar sade ve olması gerektiği gibidir. Yaşayan hiçbir hayvan veya bitki kendisini olduğundan farkı karmaşık hallere sokmaz. Ben çok önemliyim demez. Her canlının bir doğası ve görevi vardır. Gerekenleri yapar ve yaşar. Bizlerde doğadaki canlılar gibiyiz ve hayatı karmaşıklaştırdıkça yaşamayı unutur, sadeleştirdikçe yaşamaya başlarız.


Yaşam enerjisi

Hepimiz içimizde bulunan yaşam enerjimizi yükseltmek zorundayız. Yoksa yavaş yavaş tükeniyoruz.

Kendini kabul ettirmek, beğendirmek, topluma göre doğru olanları yapmak enerjinizin bir kısmını alır götürür. Egonuza göre yaşamak yaşam enerjinizi yavaş yavaş yok eder. Hiç içinizden geldiği gibi yaşadığınız anlar oldu mu? Ne giydiğinin, nasıl göründüğünün, ne yaptığının önemi olmayan o anlarda ne kadar huzurlu ve enerji dolu olunur. Kendimize bakmak, ilgilenmek bu enerjiyi götürmez, bunu başkaları için yapmak bu enerjiyi götürür. Bunu kendiniz için yaparsanız tam tersi mutlu olur, enerjinizi korumuş olursunuz.

Enerjimizi azaltan bir diğer konuda hayata direnmektir. Zorlamak, direnmek çok büyük enerji gerektirir. Her şeyi olduğu gibi kabul ettiğinde bu enerjiyi harcamamış olursun. Fikirlerini ısrarla savunmak, karşısındakine kabul ettirmeye çalışmak da bir çeşit zorlamadır. Kendinizi kimseye ispat etmeye çalışmayın. Savunacak bir fikir olmayınca, kavga ve tartışma da olmaz. 

Sürekli gelecek planı yapmak, problemleri çözmeye çalışmak sizin enerjinizi azaltan ve sizi yoran eylemlerdir. Kaos ve belirsizlik içinde düzen kendini bulur ve problemler kendiliğinden çözülür. Siz problemleri çözer veya  çözdüğünüzü sanır sonra kendinize çözecek yeni problemler ararsınız. Aslında her şeyi rahat  ve oluruna bırakmak bazen en güzelidir. Tabiki belli bir amacımız , hedeflerimiz olacak. Bu amaç o kadar gönüllü olmalı ki zorlanmadan ve çok isteyerek çaba verilmeli. Bu sayede enerji bu gönüllükten ortaya çıkar ve sizden götürmez. Hatta enerji ile dolarsınız. 

Bazı insanlar ile birlikte olmak da senin enerjini tüketebilir. Bunu o insanla birlikte olduktan sonra durup bir düşün. Nasıl hissediyorsun? Bitkin ve yorgun mu? Yoksa huzurlu ve iyi mi? Buna göre anlayabilirsin enerjini tüketen insanları. Bu tip insanlar ile de mümkünse görüşmeyi bırakmalı veya az görüşmelisin.

Aynı şey mekanlar ve yerler içinde geçerlidir. Şehirde yaşamak genelde enerjimizi sürekli tüketen bir yaşam tarzı oluşturur. Bir şehirde herkesin içine düştüğü, hayatta kalma ve mücadele etme ortak bilinci vardır ve bundan etkilenirsin. Bazı insanlar belli zamanlarda bundan dolayı doğaya kaçışı arzular , tercih eder. Mümkün olduğunca doğada vakit geçirirsen o zaman doğanın enerjisi ile dolar, huzur bulursun. Bazı mekanlar ise sana kötü hissettiriyor ise gitmemek gerekir. Bunları aynı şekilde bir insandan uzaklaştıktan sonra ne hissettiğine baktığın gibi mekandan ayrıldıktan sonra da ne hissettiğine bakarak anlayabilirsin.

Mücadele etmek yerine hayatın akışı ile aynı doğrultuda yaşayıp, kendimizi kabul ettirmek yerine kendimizi kabul edersek o zaman her şey daha yolunda ve akışa uygun şekilde ilerleyecektir. 

Her zaman bir şeyler yapmak zorunda değiliz. Bazen sadece durup düşünmek, sessiz kalmak, enerjini toplamak en iyisidir. Olaylar karşısında sakin olmak, zamana bırakmak ve her olanı kabullenmek sizin enerjinizi korur ve yeri geldiğinde daha güçlü olmanızı sağlar. 

Hayatı yaşarken, hislerine ve duygularını dinleyip, sana enerji veren konulara eğilip, senden enerji alanlardan uzaklaşmak ile, enerjini korumuş, hatta yükseltmeye başlamış olursun. Enerjin yüksek olduğunda, daha çok mutlu olur, daha yavaş yaşlanırsın.  Hatta çok yüksek ise yaşlanmayı bile durdurabilirsin. Ruhumuzu, enerjimizi tükettiğimizden yaşlanıyoruz.


Başkasının gerçeği ile kendini bulamazsın!

Başkalarına doğru gelenler senin için doğru olmayabilir. Bana göre iyi olan size göre kötü olabilir. Kendi  gerçeklerimizi deneyimledikçe kendimiz yaratırız. Gerçekler bu kadar farklı ise buna takılmak ve gerçeği başka yerlerde aramak yerine sadece kendin ol ve hayatı güzel yaşa. Kendi gerçeklerin ortaya çıkmaya başlayacak. Onları sen oluşturmuş olacaksın. Kendin öğrenmeden , deneyimlemeden inandığın şeyler seni tutsak eder. Tüm varlığını o inanca teslim olur. Bir şeye inanma ihtiyacı duyuyorsan, kendi özgür iraden, hislerin ve öğrenme yeteneğin olduğuna inan ve kendin hissederek, yaşayarak öğren. Varoluş amacımız sadece yaşamak ve kendimiz olmak. Doğaya bakarsan bunu daha iyi anlarsın. Her canlı kendi varoluş hali içinde saf ve kendini gerçekleştirmektedir. Hayvanlar anda yaşar , ağaçlar yapraklarını döker sonbaharda ve baharda tekrar canlanırlar. Biz doğadan çok ayrıldık ve kendimizi kaybettik. Kendimiz olmayı bıraktık. Kendi potansiyelimizi, gücümüzü, hislerimizi ve düşüncelerimizi kullanmadan başkasının gerçeklerini kabul edip yaşamaya başladık. Böyle yaptığımızda kendi gerçeğimizi bulmamız sizce bu mümkün olabilir mi?