Hata yapmak

Bizler öğrenmek ve deneyim için buradayız. Bazı şeyleri içten gelen şekilde ve emin olarak doğru kabul ediyoruz ve bunlar bizim gerçeğimiz oluyor. Bazı konularda da ne kadar bize söylense de hata yaparak doğruyu buluyoruz. Hata yapmak insan olmanın bir parçası. Hepimiz mutluluğun ve gerçeğin peşinde koşan ruhsal varlıklarız. Doğruyu hata yaparak bulmamızın aslında bir sebebi var. Doğrunun kendini açık etmemesi. Açıkça bu doğru dediğimiz konular belki de ruhumuzu çok eskiden deneyimlediği ve bildiği ve gerçek kabul ettikleri. Sürekli üstüne giderek hata yaptığımız konularda ısrarla öğrenmemiz ve aşmamız gereken konular. Bu yüzden belki de aynı hataları tekrar tekrar yapıyor ve anlamaya çalışıyoruz. O hatayı yapmaya doğru istemeden sürükleniyoruz. Aslında her ilişkide, olayda yaşanan kötü tecrübeler bizim kendimizi tanıyıp doğruyu bulabilmemiz için. 

Başkalarının doğru dediği konular maalesef işimize yaramıyor. Kendimiz deneyimleyip öğrenmemiz ve ruhumuza kazınması gerekiyor. Bazı insanların yaptıkları size saçma geliyor ve nasıl bunu yapar göremez diyorsunuz. Bazıları da size aynısını diyor. Aslında hep öğrenilmiş ve deneyimlenmiş ve kişiye özgü doğrular var herkeste. Evet evrensel kurallar ve doğrular var gibi gelebilir sizlere ancak olay böyle değil. Çünkü gerçeği bulmak kolay değil ve bazen evrensel kötü ve yanlış görünen şeyler de yapılarak o kişi tarafından anlaşılması gerekiyor. Aksi takdirde öğrenilmiş bilgi olarak kalıyor ve ruhun deneyime ihtiyacı var ise mutlaka o öğrenilmiş bilginin aksine o hatalar yapılıyor.  

Doğru kendini açık şekilde göstermez ve kendini hemen belli etmez. Bu yüzden hata yaptığınızda çok da kendinizi yıpratmayın. Bundan ne öğreniyorum diye bakarsanız her şeye bu hataları da daha kolay geride bırakabilirsiniz. Öğrendiniz mi? Yoksa tekrar yapacaksınız. Ta ki ruhunuza kazınana kadar. Neyin değerli ve doğru olduğunu bir kez tam idrak ettiğinizde artık o konuda hata yapmayacaksınız ve geride bırakacaksınız. Bir sonraki hatanız ise çok yakında kapınızda emin olun. Başka bir öğrenim süreci ve bu böyle sürüp gidecek. 

Hepimiz gerçeğin ve doğrunun peşindeyiz ve maalesef bu hataları yaparak bulmaya çalışıyoruz. Çok azımız iç sesini, hislerini dinlemeyi becerebiliyor. Hepimiz dışarıda olan mutluluğun peşinde koşuyoruz ve genelde hatalar ve öğrenim bunla akalı oluyor. Yaşadığınız en büyük sıkıntıları ve hataları düşünün lütfen. Hep mutluluğu bir kişide veya bir nesnede aradığımızdan hata da yapıyoruz ki öğrenelim. Aslında anlamamız ve öğrenmemiz gereken her gerçeğin ve mutluluğun içimizde ve kendimizde olduğu. Arayışı oraya yöneltirseniz inanın daha hızlı yol alacaksınız. Ancak yöneltmezseniz de birgün hatalardan bıktığınızda veya kötü bir olay yaşadığınızda anlamanız hızlanacak ve içe yönelmenin zamanı gelecek. O zaman gelene kadar hata yapmaya deva edeceksiniz. Sonuçta öğreneceğiz ve içe yönelerek gerçeği bulacağız. Hata yapmak bu yüzden önemli. Gerçeği bulmak için. 

Bu yüzden başkalarının da kendinizin de içe yönelene kadar hata yapmasına çok şaşırmayın. Hatta arkadaşlarınızın, eşinizin, dostunuzun, çocuklarınızın bu hataları yapmasını engelleyemeyebilirsiniz. Bazen hata yapmasına izin vermek, görmesi ve anlaması için gerekli ve bu yüzden de onu serbest bırakın. Bunu yapmak zorunda ki  ruhu o konuyu anlayana kadar hata yapmaya sürüklenecek bunu hatırlayın. Artık insanların yaptığı hatalar ile değil kendiniz ile ilgilenin. Ne kadar hatadan sonra öğrenir ve anlarsanız o kadar çabuk başka konuya geçersiniz. Kendinizin doğrularını ve gerçeğini bulmaya çalışın. Herkes kendi ile ilgilense ve kimseye karışmasa ne kadar güzel olur bir düşünün. Kendimize karışılmasını ve eleştirilmeyi bu yüzden sevmeyiz. Biz bazen iç sesimiz bu yanlış dese de o yanlışı yaparız. Hep anlamak ve ruhumuza tam kazınması için. Kimseyi de bu yüzden saçma hatalar yapıyor diye eleştirmeyin. Kendi hatalarınızı sürekli gözlemleyin. Bundan ne öğreniyorum. Arayışın mutluluk ve bu mutluluğun dışarıdan gelmesini beklediğiniz için bu hataları yaptığınızı veya üzüldüğünüzü er yada geç anlayacaksınız ve o zaman sizin için yeni bir dönem başlayacak. 

Sevgiyle.


Kendini Sevmek

Kimsenin seni  koşulsuz sevmesini beklememen gerekir. Sen kendini koşulsuzca seversen o zaman başkalarını da koşulsuz sevebilirsin. Ancak başkasına bu anlayışı veremezsin.  Bu konuda sadece örnek olabilirsin. Başkaları sende bu  sevgiyi görüp içlerine dönerler ve  kendilerini koşulsuz sevmeyi öğrenirlerse  o zaman başkasını da gerçekten sevmeyi öğrenebilirler. Onlar bunu isteyerek yapmadıkça siz bunu onlara zorla veremezsiniz.   Kendinizi ve başkasını koşulsuz seviyorsunuz diye bunu onlardan bekleyemezsiniz. Sadece olduğunuz gibi kendinizi severek ve güzel şekilde yaşamaktan başka yapabileceğiniz birşey yoktur. Herkes öğrenmek ve almak istediği bilgiyi alır. Zorla kimseden kendisini çok sevmesini ve sonra sizi sevmesini isteyemezsiniz.  

Bir insan sadece kendini bencilce severse sevginin gerçekte ne demek olduğunu bilebilir. Sen kendini bu sevgiye layık bulmuyorsan başkasını nasıl gerçekten seversin ve başkasının da seni sevmesini nasıl bekleyebilirsin?  Önce sen kendini çok sevip güzel yaşamalısın. Sevgi ne demek anlamak için işe kendinden başlamalısın. Sonra karşındaki de aynı şekilde kendini sevmeyi öğrenmiş ise bu iki kişi gerçekten birbirini sevebilir. Sen güzel yaşadığın, kurallara uyduğun ve başarılı göründüğün için seni seviyorsa veya tam olarak kendini sevmiyorsa, sevgi geçici ve koşullara bağlı olur. 

Hiçbirimiz kendimizi tam olarak sevmeyi beceremiyoruz. Becerebilsek o zaman kendimizi mutsuz edecek hiçbir şeyi yapmaz, tamamen mutlu edecek şekilde yaşardık. Toplumsal baskılar, kurallar ve gelecek korkusu bunu yapmamıza engel oluyor ve kendimizi tam olarak sevmeye, dolayısı ile de  karşımızdakileri sevebilmeye engel oluyor. Kendini sevebilmek için önce tamamen kendine odaklanmalı ve hislerine, isteklerine göre güzel bir hayat yaşamalısın. Önce kendine, hislerine değer vermeli ve isteklerine çok önem verip, onları yerine getirmelisin. Bunu yapamıyorsan kendine çok değer vermiyorsun ve çok sevmiyorsun demektir. Başkasını da gerçekten sevemezsin. 

Kendini çok seven ama toplum kurallarına göre yaşamayan insanları toplum dışlar. Ancak onlar içlerinde önce kendilerine sonra başkalarına çok büyük sevgi beslerler. Onları görmezden gelir, kabul etmeyiz. Hatta onlar gibi olmaktan korkarız. Bizler toplum baskısı altında yaşamaya alışmış ve gerçek sevgiyi bu yüzden unutmuş varlıklarız. Bu yüzden sevgimiz yüzeysel ve koşullara bağlı. Dış güzellik, doğru davranışlar ve belli kurallara göre sevgi veriyor ve alıyoruz. 

Lafa geldiğinde hepimiz “Ama ben kendimi seviyorum” deriz. Ancak şunu düşünün; siz hisleriniz doğrultusunda yaşayıp, hayatı sonuna kadar deneyimleyebiliyor musunuz? Ben kendimi hep çok sevdim ama bunları henüz tam yapamadım. Bu yüzden “kendimi seviyorum” sadece lafta kalan birşey oluyor. Bundan dolayı mutsuz oluyorum. Mutsuz bir insan nasıl karşısındakine tam sevgi verebilir? Kendisine sağlayamadığını başkasına nasıl sağlar? Ayrıca kendini gerçekleştiremeyen, hayatı istediği gibi yaşayamayan biri nasıl olurda toplumsal kuralların bulunduğu bu çarktan korkmadan kendini dışarıya atar. Bencil olup önce kendini düşünür. Kolay kolay yapamaz. İşte bu korku önce mutluluğumuza sonra kendimizi sevmemize engel olur. Bırakın sevmeyi , kendinizden nefret eder hale gelebilir, sonunda da hergün yaşayan bir ölü gibi dolaşırsınız. Çarktan çıkmak kolay değildir. Bunun için ya radikal kararlar almalı, ya da mevcut hayatınız devam ederken  başka yollar aramalısınız. Aynı düzende devam ettiğiniz ve risk almadığınız sürece ne bu hayatı yaşayabilecek, ne kendinizi , ne de başkalarını tam olarak sevebileceksiniz. Kendisini sevmeyen kişi, önce kendisine zarar verir, sonra kendisini sevenlere, etrafına zarar verir, üzer. Çünkü kendisi mutlu değildir. Kendini seven ve hayatını istediği gibi yaşayan biri ise etrafına neşe, sevgi saçar. Hem kendi mutludur hem de herkesi mutlu eder.


Anlamak ve anlaşılmak

Çok emek verdiğinizde ve anlaşılmadığımızda çok üzülüyoruz. Oysa insanların sizi anlamasını beklemek aslında hata. Çünkü çok emek ister anlamak. Bu yüzden ilişkileri yürütmek için her iki tarafta da büyük bir anlayış olması gerekir. Bazen bir taraf, anlamaya çalışmak zor olunca onun yerine baskı kurar, kendi kuralları ile yürütmek ister, kısacası ilişkiyi manipüle etmek ister. Beni anlasın, bana uysun der. Zor olanı değil hep kolay olanı seçme eğiliminde olduğumuzdan, anlaşılmak çok beklememen gereken birşey olmalı. Bu sayede çok da üzülmezsin çünkü kimse kimseyi gerçekten bilemez, anlayamaz. Karşındakini anlamak ise çok alçak gönüllü olmayı gerektirir. Çok emek verip belki yaklaşabilir ama tam anlayamazsın ve anlaşılmayı da beklememen gerekir. 

Birgün biri seni iyi anlıyor sanarsan, büyük ihtimalle yaşadıkları , hayata bakış açısı sana benzediği içindir. Çok emek vererek anladığı için değil. Biri farklı da olsa seni anlıyor ya da anlamaya  çalışıyor ise çok emek vermesi, çok vakit ayırıp anlamayı çok istiyor olması gerekir. Bunu nasıl anlarsın? Hissetmen lazım. Duygularında bunu hissedersin. Ya da işler kötü gittiğinde sana olan yaklaşımından. Seni anlamaya çalışan biri senin için çok emek verdiğinden kıymetini de anlamalısın. Genelde insanlar senin gerçek yüzünü , ruhunu değil, onla birlikte iken kendi hayatını ne kadar iyi hale getirdiği ile, yani kısacası kendisi ile ilgilenir. Siz kurallara uyarsanız ve denilenleri yaparsanız siz gittiğinizde tabi üzülürler. Uymazsanız zaten sizden giderler. 

Durum böyle olunca, kendi hayatınızdan ödünler verip, anlaşılmak ve değer görmek için yaşamamanız gerekir. Aksi halde anlaşılmak için çabalar durur ama sadece ömrünüzü tüketirsiniz. Sonrada olmayınca çok üzülürsünüz. Alçakgönüllü iseniz de karşınızdakini anlamaya çalışmalı ve empati yapmalısınız.

Bu hayat mücadelesinde herkes bir amaç, kendini gerçekleştirmek ve ruhen aç olan kısımlarını doyurmak için uğraşıyor. Anlıyor olmanız ona hak verip onun gibi olmanızı da gerektirmez. Anlıyor olduğunuzu söylemeniz ve onun kendi mücadelesinde yanında durup desteklemeniz, ya da talep ederse yardımcı olmanız yeterlidir. Talep etmezse yanında durun yeter. Çünkü zorluklar ile kendisi mücadele edip , kendi gelişimi için bazı çözümleri ve yolları bulmalıdır. Talep etmeden yapılan yardımın zaten hiç kıymeti olmadığı gibi, karşındakinin gelişimini engelleyeceği içinde ona yapılan bir kötülüktür. 

Sonuç olarak, çok değerli vaktimizi kötü harcamamak ve sonradan üzülmemek için anlaşılmaya çalışmak yerine hayatımızı en iyi ve anlamlı şekilde yaşamaya devam etmeliyiz. İlişkide olduğumuz insanları buna değer düşünüyorsak anlamak için çaba sarf etmeliyiz ve anlayamazsak bile bir zararı dokunmuyor ise yanında durarak destek olabiliriz. Zararı dokunuyorsa burada karar sizin. Bir karar vermeniz ve ne kadar zararı olduğunu ve bu kişiye değip değmeyeceğini yine duygularınız ile tartmanız gerekiyor. Burada da yine karşı tarafın sizi ne ölçüde anlamaya çalıştığına, anlamadığı zamanlarda bile yanınızda durup durmadığına, sizi destekleyip desteklemediğine bakıp, yeterince alçakgönüllü olup olmadığını anlayabilirsiniz. Böyle olunca çaba sarf edip herşeyin beraber üstesinden gelinebilir. Sonuçta o kişi buna değer ise ve o da sizin gibi emek veriyor ve alçakgönüllü ise onu kazanmış olursunuz.  

Gördüğünüz gibi anlamak ve anlaşılmak çok zordur ve büyük çaba ister. Bu yüzden hiçbir zaman bu kadar zor bir çabayı karşıdakinden beklemeyin. Siz önce onu anlamaya çalışın. O bunu farkeder, karşılık verirse, o ilişki bir sonraki anlaşılamama durumuna kadar devam edebilir. Eğer birgün gerçekten anlaşılırsanız o zaman sevinirsiniz. Geçici olabileceğini yine de bilin. Mutluluğunuzu bunun üstüne kurmayın. Mutluluk bir insana, bir topluluğa ,bir olaya, yada nesneye bağlı olmaması gerektiği gibi birinin sizi anlamasına da bağlı olmamalıdır. Önce kendi başınıza mutlu olmayı öğrenmelisiniz.

Anlamaya çalışmak kendi karar verdiğiniz ve kendinize iyi gelecek, sizi mutlu edebilecek  alçakgönüllü hareketlerden biridir.

Anlaşılmamanın üzüntüsü yaşamak yerine, alçak gönüllü olup anlamaya çalışmanın mutluluğunu yaşayın! 

Ferhat Balaban