Doğru anı bekleme!

Doğru anın gelmesini bekleme, sen doğru olunca zamanı gelir!

Dış dünyadaki bir olayı, bir kişiyi değiştirmeye çalışmaktansa kendini değiştirdiğin zaman dış dünyanın da sana göre şekillenmeye başladığını göreceksin.

Belki o an için kayıp veya sana kötü gelebilecek olaylar yaşayacak ama yeni kişiler ve deneyimler ile istediğin hayata doğru yelken açacaksın.

Takılı kaldığın bir durum varsa; O zaman işe kendini değiştirerek başla. Özellikle kendini arzu ve hislerine göre yön verecek şekilde şekillendir. Geçmişi veya geleceği çok düşünmek seni takılı kaldığın kısır döngüden kurtarmaz. Sen kendini inşa etmeye ve değiştirmeye başlarsan yeni bir serüvene çıkacak cesareti de o zaman içinde bulacaksın. O güç her zaman içinde ve kullanılmayı bekliyor.


Yavaşlamak

Hepimiz zaman zaman hırslarımızın, aç gözlülüğün kurbanı oluyoruz. Peki bu işi tersine çevirmek için neler yapmak lazım hiç düşündünüz mü? 

Birkaç örnek ile sizlere anlatmaya çalışacağım. 

1 – İşimde nasıl hemen ve çok kazanacağım değil, nasıl kaybetmem ve gelirimi emin şekilde arttırırım?

2 – Bir yere nasıl hızlı giderim değil, nasıl rahat ve güvenle giderim?

3 – Bir ilişkide nasıl aşık ederim değil, nasıl uzun süreli bir ilişkim olur?

4 – Bir spor müsabakasında nasıl çok sayı atarım değil, nasıl az sayı yerim?

5 – Hızla nasıl güçlenirim değil? Her gün yavaşta olsa nasıl güçlenirim?

6 – Hızla sağlıklı ve fit nasıl olurum değil? Her gün daha iyi olurum.

7 – Zamana karşı yarışır ve sabırsız olursanız yaşlanırsınız, zamansız ve şu anda yaşarsanız gençleşirsiniz ve ömrünüz uzar.

Bu örnekler birçok şekilde çoğaltılabilir ve her alanda uygulanabilir, önemli olan bu işin mantığını anlamak. Sıkıcı gelebilir ancak başarılı ve sağlıklı olmak istiyorsanız gerekeni yapmak zorundasınız. Burada hayatınızı güzel ve kaliteli yaşamaktan bahsediyorum. Eğer iş, ilişki veye herhangi bir konuda sabırsız olmak, aceleci olmak veya hayatınız ile kumar oynamak istiyorsanız tabi siz bilirsiniz. Kumarın sonucu da bellidir eninde sonunda kaybedersiniz. Kazandığınız zamanlar olacaktır elbette ama hızla kazandığınız şey yöntemden dolayı çok hızlı da gidebilir unutmayın! Ancak iş sağlam temellere dayansın ve sonuca ulaşsın istiyorsanız hızla kazanmayı değil nasıl uzun vadeli olur ve korurum bunu düşünmeye başlasanız iyi olur. 

Burada sizin eğlenceyi bırakıp hayatı yaşamamanızdan bahsetmiyorum.Tam tersi kararlı ve disiplinli olup sistemi çözmenizi ve hırslar yüzünden kayıp yaşamayıp her alanda kazanç elde etmenizden bahsediyorum. Bu sayede kendinize, sevdiklerinize daha çok vakit ayırıp güzel ve kaliteli zaman geçirebilir ve süreklilik sağlayarak başarı elde edebilirsiniz. 

Unutmayın hız size kazandırmaz, yavaşta olsa istikrar ve disiplin size kazandırır. Bunu herkes söyler ama bu verdiğim örneklere bakınca ve düşününce anlarsınız neden eninde sonunda hızlı gidenin kaybettiğini. Bir yerde tökezler ve düşersiniz. Aslında yavaş, dikkatli ve kararlı olmanın daha iyi olduğunu eninde sonunda anlarız. 

Kontrolü elinize almak sizin elinizde. Ya da kontrolü kaybedip dağılmak. Herşey karar verme ile ve düşünce tarzınızı değiştirme ile alakalı. Şu anda itibaren düşünce yapınızı değiştirin ve neler olacağını gözlemleyin.

Okumadıysanız benzer konuda Zaman illüzyonu yazımı da okuyabilirsiniz.


Uyurken yenilenin

Bedeniniz uyurken gün içinde kaybettiği enerjiyi yerine koyarak tamamen temizlenmiş bir şekilde sizi yeni güne hazırlar. Ancak bazen çok yorgun ve dinlenmemiş şekilde uyanırız. Size anlatacağım bir yöntem ile çok daha az uyusanız bile çok daha dinlenmiş ve tazelenmiş şekilde uyanacaksınız. Lütfen deneyin ve farkı kendiniz gözlemleyin.

Hepimiz aldığımız yükler, sorumluluklar sonucu omuzlarımızdaki ağırlık ile gün içinde koşturur ve enerjimizi düşüren birçok olaya maruz kalırız. Sabah erken kalkamayız veya çok yorgun uyanırız. Aslında yapabileceğiniz basit bazı ritüeller sayesinde çok daha dinç ve yenilenmiş şekilde uyanabilirsiniz. Size ait tüm kimlikleri, sorumluluklarınızı yatmadan önce bir deftere yazın ve onları başucunuza koyun ve uykuya onlar olmadan girin. Yazmak çok güçlü bir araçtır. Onları yazın ve yazarken bunları şu anda bırakıyorum diyerek bir kenara koyun. Korkmayın yarın sabah onları tekrar geri alacaksınız zaten. Bütün kimliklerinizi bıraktıktan sonra uykuya dalarken sağlıklı, mutlu ve bolluk bereket içinde olduğunuzu söyleyin ve şükredin. Minnettar ve huzurlu bir şekilde uykuya dalın. Bir diğer yöntem ise deftere yazmak yerine kısa bir meditasyon ile kimliklerimizden arınarak boşluğa gitmektir. Orada imajlarınızdan kurtulabilir ve yine minnettar bir şekilde uykuya dalabilirsiniz. Bu sayede sabah dinlenmiş, taptaze bir enerji ile uyanacaksınız. Lütfen deneyin Farkı yorumlara yazın. 

Bitanesin unutma! Kendinize iyi bakın.


Canavarı yenmek

Hepimizin içinde yaşayan ve gelişimimizi engelleyen bir canavar olduğunu biliyor musunuz? Evet bu çok ilginç gelecek ama bu kendinizsiniz. Yani sizin kimliğiniz. 

Gelin bu canavarı inceleyelim ve tanıyalım ki onu yenebilelim. Hepimiz bu dünyada gelişmek yani tekamül için bulunuyoruz. Canavarı yenemezseniz gelişiminiz de kısıtlı olacak belki de hiç olmayacaktır. 

Sizi oluşturan kimlikler aynı zamanda sizin düşmanınız yani sizi engelleyen ve gelişiminizi baltalayan canavarınızdır. Birşey yapmak istediğinizde ve arzu ile dolup taştığınızda hiçbir şey yapamıyorsanız sebebi bu kimliklerin size engel olmasıdır. Sizi bağlayan, tutan tüm bu kimliklerden arınmanız gerekir ki gelişiminiz hızlansın. 

Başka insalara, olaylara, geçmişe, gelecekteki bir hedefe, bir nesneye bağlanmaktan bahsediyorum. Onay alma ihtiyacı, toplum tarafından kabul görme gibi ihtiyaçlar ile bir birey olduğunuzu ve var olduğumuzu sanırız. Sizi değerli kılan şeyin dış etkenler olmadığını ve zaten değerli ve eşsiz bir varlık olduğunu önce anlamanız gerekiyor. 

Biz bir ilişkiden sıkılır ama ondan vazgeçemeyiz, biz bir işten sıkılır ama ondan ayrılamayız. Bunun sebebi hep yoksunluk içinde olan benliktir. Hayatınızda hesap vermek zorunda olduğunuz herkesten sıyrılıp kendi gününüzü yaratamazsanız hergün başkalarının fikirleri ve görüşleri doğrultusunda günler yaşayacak ve bu tekdüzelikten kurtulamayacaksınız. 

Bu dünyada yaşayan en saf ve bilge varlıklar her şeyden vazgeçebilen ve bırakabilenlerdir. Yoksunluk duymamak için, yalnız kalmamak için ve çevrenizden onay almak için neler yaptığınızı bir düşünün. Buna ne kadar enerji ayırdığınızı bir düşünün. Oysa bu ihtiyacınız olmasa ve bu enerjiyi tamamen kendinize ayırabilirseniz, neler yapabilirsiniz bir de bunu düşünün. Kendi kişisel gelişiminize, arzu ettiğiniz deneyimlere odaklandığımızda ve bunu tüm varolan, dağılmamış enerjiniz ile yaptığınızda işte o zaman gelişim hızlanır ve fark yaratmaya başlarsınız. 

Değişmek ve gelişmek istiyorsanız önce neye dönüşmek istediğinize karar verin. Daha sonra boşluğa kimliklerinizden arınmış olarak gidin. Nefes çalışması ile her gün daha derinlere indiğinizde artık canavar sizi takip edemeyecek ve ondan sıyrılmış olacaksınız. İşte o noktadan sonra odaklanma ile istediğiniz yeni serüveni yaratma gücüne sahipsiniz. 

Kimseden onay almak için yaşadıklarınızı anlatma çabasına girmeyin. Onay alma ihtiyacı hep yoksunluk belirtisidir. Fikirlerinizi, düşüncelerinizi her çevresel faktörler ve insanlar etkiler. Arzu ettiğiniz ve doğru olduğuna inandığınız serüveni yaşamalı ve bir sonrakine geçmelisiniz. Öğrenmek, deneyim ve tekamül buna bağlıdır. Yoksa bir hiç uğruna saplantılı ve toplumsal inançlara göre yaşayan ve gelişmeden bu dünyadan giden çok insan vardır. Siz bundan sonra vakit kaybetmeden kendinize odaklanmalı ve ne istediğinize, nasıl bir insan olmanız gerektiğine karar verecek kişisiniz. Kendiniz bir kez odaklanıp karar verdiğinizde sizi kimse bu yoldan döndüremez. Bu noktadan sonra gelişim hızlanır. Bunun tadını bir kez aldığınızda ve omuzlarınız hafiflediğinde bunun ne kadar önemli ve değerli olduğunu daha iyi anlarsınız. Kendiniz için yaşamak bencillik gibi gelebilir ama insan önce kendini çok sevecek kadar bencil olursa etrafına ışık saçar ve başkalarına sevgi verebilir. Bu yüzden kendini bulamayan ve toplum için yaşayan biri olmak yerine kendini bencilce seven ve istekleri doğrultusunda yaşayabilen biri olmak daha iyidir. 

Canavarı daha yakından tanımak için yalnız kalmalı, meditasyon ve nefes çalışmaları ile derinlere giderek sizi rahatsız eden bağımlılıklardan kurtulmanız gerekir. Bunu günün her saatinde yapabilirsiniz ancak en güzel zamanlar sabahın erken saatleridir. Daha sonra o günü nasıl geçirmek istediğinize odaklanarak gününüzü başkalarına göre değil kendinize göre planlayın ve yaşayın. O günün nasıl geçmesi gerektiğini ne yapmak istediğinizi düşünün. Bir günün daha başkaları için yaşanmasına izin vermeyin. Canavarı yenmek onu öldürmek değil onun efendisi olmaktır. Onun sizi yönetmesine izin vermemektir.


Bana şahit olur musun?

Biliyorsunuz insan olarak sosyal varlıklarız. Çoğumuz bundan dolayı yaşadığımız hayatı paylaşmak ve başarılarımıza, üzüntülerimize, sevinçlerimize şahit olunsun isteriz. Bu sayede var olduğumuzu düşünür ve bu yoksa kendimizi yalnız ve kötü hissetmeye başlarız. Düşünsenize etrafınızda kimse yok ve siz o zaman ne yapardınız? Yaşamak ister miydiniz? Aslında bu soruya çoğu kişi hayır der ama cevap evet olmalı. Neden mi? Bir varlık olmak zaten sizi değerli ve var kılıyor ise bu kimseye veya hiçbir nesneye ihtiyacınız olmadığının bir kanıtı değil mi? Bizler eşimize, çocuklarımıza, anne ve babamıza, topluma kendimizi kabul ettirmeye ve göstermeye çalışıyor ve bunun için çok çaba harcıyor ve sonunda da gösteremezsek çok mutsuz oluyoruz. Hep bir kabullenilme ihtiyacı sizce nereden geliyor? Bu aslında hep var olduğunuzu hissetme ihtiyacınızdan kaynaklanıyor. Çünkü buna ihtiyacınız var. Oysa siz zaten varsınız ve tahmin ettiğinizden çok daha değerlisiniz. 

Birine ihtiyaç duymak gibi, paraya veya bir nesneye ihtiyaç duymak da benzer bir saplantılı hal yaratıyor. Bir şeye çok takıntılı olmak size zarar veriyor ve yıpratıyor. Ama bazen bunlar gerekli çünkü elde ettiğinizde çok da önemli olmadığını anlıyorsunuz. Çok ünlü bazı insanlar bunları anlayıp bu yüzden farklı bir yolculuğa çıkıyor ve kendini bulma arayışına giriyor. Fakir olan kişi ne yapar? Ekmeğinin peşinde koşar değil mi? Koşması da gerekir. Kazanması ve anlaması gerekir neyin ne kadar önemli olduğunu. Ancak bazı çok zengin olmayan veya zor geçinen insanlar arasında da paraya tok olanlar vardır. Onlar için para çok önemli değildir. Belki de paraya çok önem vermemeleri daha önce yaşadıkları ve içlerinde bildikleri, öğrendikleri birşeydir. 

Aynı birine ihtiyaç duymak gibi nesnelere de ihtiyaç duymak bizi tamamlayacağı duygusundan kaynaklanır. Var olmak ve değerli olmak için ne bir onaya, ne bir şahide, ne de bir nesneye ihtiyaç vardır. Para ile kendini değerli hissedenler sadece bir yanılsama içindedir. Para için etrafında dolaşanlar para olmadığında anında kaybolur. Sizi yücelten insanlarda sizi anında yerin dibine sokabilir. Ne biri ile ne de bir nesne ile yücelmezsek ya da var olmazsak onlar gittiğinde ya da olmadığında da üzülmez ve yok olmuş gibi düşünmeyiz.  Kendini bilmek işte böyle başlar. Siz kendi değerinizi, hiçbirşeye sahip olmasanızda değerli olduğunuzu ve eşsiz olduğunuzu anladığınızda tam olarak anlamış olursunuz. Lütfen bunu uzun uzun düşünün. Nelere ihtiyaç duyuyorsanız onlar sizi tamamlıyor sanıyorsunuz. Bu aslında tamamlayan şey sizin için bir eksiklik ve yoksunluk. Buna neden gerek var değerli olmak için düşünün lütfen. Para mı? Eş mi? Aşk mı? Hepsi aslında sizi iyi hissettiriyor veya hissettirecek diye düşünüyorsunuz. Ama geçici olduğunu ya çok kayıp yaşayıp dibe vurduğunuzda ya da çok fazla sahip olduğunda anlamaya başlıyorsunuz. Bunlar nelere çok bağlandığınızı anlamanız için gerekli. Bu yüzden bu hayatı yaşıyor ve mümkün olduğunca deneyim elde etmeye çalışıyoruz. Hep aynı şeyleri yaptığınız bir gün bu yüzden boşa geçen bir gün. Çünkü bir şey öğrenmediniz. Çünkü hala anlamadınız. Hala sizi tamamladığını sandığınız şeylere tutunduğunuz anlamına geliyor. 

Tüm bunları gözlemlemeye başlayın. Neyi çok istiyorsunuz? Bu durumda ona var olmak için çok ihtiyacınız var. Aşmanız ve çalışmanız gereken konu orası. Onu bulmadan yapamıyor musunuz? Öyle ise bir deneyim ile onu bulun ve yaşayıp aşın. Herşeyi aştığınızda ise geriye sadece siz kalacaksınız. Ne bir şahit ne de bir nesneye ihtiyaç olmadan mutlu biri olacak ve huzur , enerji ve sevgi ile dolacaksınız. 


Güzeli sevmeyen var mı?

Güzel olanı, yakışıklı olanı herkes sever. Önemli olan bu değildir. Önemli olan yaratılmış bir şeyin güzel yada çirkin farketmez o yaratımdaki güzelliğini sevmektir. Bir yılan bile kendi doğasında muhteşemdir. Aslında güzel veya çirkin herkese göre çok göreceli kavramlardır. Herşeyde muhteşem yaratım vardır. 

Peki biz neden kendimize güzel gelenlerle birlikte olmak isteriz? Baktığımız zaman kendimizi iyi hissederiz ama güzel olan herşey bize her zaman iyi gelir mi? Gelmez. Bu durumda dış güzelliği değil bize iyi gelecek güzelliği aramamız gerekmez mi? Eğer güzel olanı bize ilk başta iyi hissettirdiği için seçiyor ama mutsuz oluyorsak bunda bir yanlış vardır. O güzel olan size yaramayabilir, mutsuz edebilir. Siz kendinizi neden iyi hissetmek istiyorsunuz güzele bakarak? Bunu bir düşünün. Sizin kendinizi iyi hissetmeniz için birşey mi gerekli? Önce bunu bir düşünelim. 

Kendini iyi hissetmeyen birisi başka güzelliklerden medet umar. Aslında önce kendimizi dinlemeli ve bu soruları sormalıyız. Ben neden bana göre güzel olan şeylerin peşindeyim? Mutsuz muyum? Bunu başka şeyler ile mi örtmeye çalışıyorum? Kendini dinlemek ve sorular sormak cevapların size gelmesini sağlar. Bir şeye muhtaç olma ve o olunca kendini tamam hissetme ihtiyacı çok bariz bir şekilde içinizde bulamadığınız eksik olan birşeyler olduğunu gösterir. 

Evet, güzeli sevin onla vakit geçirin ama muhtaç gibi değil size hoş gelen anlar yaşamak için. Her zaman özgür bırakın kendinizi de o güzeli de. Bir şeye bağlanmak kendi içinizde çözemediğiniz eksik taraflarınızdan kaynaklanır. Sizin kendinizi sevmek ve huzur içinde olabilmek için kimseye ihtiyacınız yok. Size çirkin gelen şeylere de bakın. Onlar da muhteşem yaratıklardır. Onları da sevebildiğinizde o zaman içinizden gelen bir sevgi patlaması yaşanır. Bu yaşamı, kendinizi ve yaşamı oluşturan her şeyi sevdiğinizi gösterir. Bu muhtaçlıktan gelen sevgi değildir. Bu içinizden çıkan ve dışarıya akan bir sevgidir. 

Böyle bir sevgi var olduğunda hiçbir zaman biri yada bir şey hakkında kötü düşünemezsiniz. Tarafsız olursunuz. Bir kişiye , bir takıma, bir partiye körü körüne aşık olmazsınız. Sempati duyarsınız, sevebilirsiniz ancak aşk onsuz yapamamaktır. Onsuz çok kötü hissetmektir. Herşeyi sevebilen biri o gittiğinde onu da serbest bırakır. Yaşadığı güzel anlar için minnet duyar ve güzel hatırlar. 

Böyle bir sevgi içinizde olduğunda size kötü davrananları bile anlar, bağışlarsınız. Sizi sokan yılan neden sokuyor düşündünüz mü? Kendine zarar geleceğini düşünüp doğasını gerçekleştiriyor. Size zarar veren insan da kendini yaratılışı gereği ifade ediyor  ve gerçekleştiriyor. Belki ona zarar vereceğinizi düşünüyor, belki sizden önce başka kötü tecrübeleri oldu. Bunu bilemezsiniz ancak size zarar vermemesi için ondan uzaklaşabilirsiniz. O kötü değildir. Kimse kötü değildir. Kötü veya iyi diye birşey olmadığını ve güzel ile çirkin gibi bunların göreceli ve bakış açısına göre değişen şeyler olduğunu anladığınızda o zaman size iyi gelen kişiler ile beraber olmak, size iyi gelen şeyleri yapmak isteyeceksiniz. Güzel görünen değil iyi gelen her zaman sizin enerjinizi bir üst seviyeye çıkartır. Size kötü gelen enerjinizi düşürür, kendinizi kötü hissedersiniz. Bir olay, kişi, iş hakkında bundan sonra güzel görünüp görünmediğine değil ne hissettiğinize bakın. Güzeli veya iyi görüneni değil sevgiyi ve sevinç halini arayın. Bu sayede mutlu bir hayat yaşayabilirsiniz. Aksi halde güzel görünen ile mutsuz bir hayatınız olabilir.

Siz böyle sevmeyi becerebilir misiniz? Yorumlarınızı bekliyorum.


Gölge Ben

Düşünsene kendini,
Sen kimsin? Nesin?
Düşününce kendini,
Bulamazsın gerçek “Ben”i

Roller çıkar karşına,
Gölgeler gibi,
Ben diye tanımladığın,
Gölge “Ben” leri.

Neyi çok seversen,
En çok onda “Ben” olursun.
Kaybedenler sevdiğini,
Ondan arar benliğini.

Düşünme boşuna,
Bulacağın hep başka.
Kendini arıyorsan ,
İçindeki boşlukta.

Bir kere bulunca,
Gerçekten sen “Sen” olunca…
Hayatın artık başlar.
İlk gözlerinden anlarlar.


Kendine yakışan

Bazı insanlar kendine yakıştırılanı giyer.
Bazıları kendine yakışanı…
Bazıları insanlar kendine yakıştırılanı yaparken,
Bazıları kendine hoş olanı…

Sen kendine yakışanı (yakıştırılanı değil) yapmakta özgürsün. Kimsenin ne dediği ya da ne düşündüğü önemli olmamalı. Bu özgür seçimler yapman seni bazı sınırlardan kurtaracak ve daha iyi hissetmeni sağlayacak. Nasıl iyi hissediyorsan onu yap! Toplumun kuralları ile büyütülüp, toplumun kuralları ile yaşamaya öyle çok alıştık ki, farklı şeyler yaptığınızda yadırganıyoruz. Kimi anne baba, kimi bir şirkette müdür olsun, öyle davranılmaz, böyle giyinilmez, böyle yapılmaz dendikçe, o sınırlara kendimizi hapsediyoruz.

Oysa özgür seçimler yapabilmek, insana yaşadığını hissettiren ve mutlu eden en önemli özelliklerden biri.

Sen kendini çok sev ve nasıl mutlu oluyorsa öyle giyin, dolaş, yaşa…

Bunu yapmanın amacı, kendini iyice özgürleştirip, kendini bulmanı sağlamak. Biz gerçekte kimiz? Yaşamadan, deneyimlemeden bulabileceğiniz birşey değil!

Çok zengin olmak mı istiyorsun? Olmadan bir sonraki noktaya ulaşamazsın!
Çok gezmek, dolaşmak mı istiyorsun? Gezmeden, görmeden ardındaki bilinmeyene varamazsın!

Hiçbir kısıtlama ve sınır olmadan aşman gereken önyargılar ve kurallar var. Öğretilen ile değil sana iyi hissettiren ile yola devam etmek ruhsal gelişimde ilk aşamalardan biri diye düşünüyorum. Kendini daha çok sevip değer verdikçe, kendini mutlu etmenin ne kadar önemli olduğunu daha çok anlayacak ve giderek özgürleşeceksin!


Kararlılığın ve istikrarın gücü

Hepimiz bir şeyleri yarım bırakma eğilimindeyiz. Bunun sebebini hiç düşündünüz mü? Belkide yarım bırakmak ne istediğimizi tam bilmediğimizden ve çok kararlı olmamaktan kaynaklanıyor. Ancak ne olursa olsun başarı hergün atılan ufak adımlar ile geliyor. Bir spor salonuna yazılıyor sonra gitmeyi bırakıyoruz. Bir kursa gitmek istiyor ama kursu sonuna kadar sürdüremiyoruz. Aslında tüm bunlar bir an için bu doğru yapmam lazım dedikten sonra başlayıp kararlı ve disiplinli olamamaktan kaynaklanıyor. 

Peki kararlı ve disiplinli olmak için ne yapmalıyız? Öncelikle yaptığınız şeyi başardığınızı ve sonunda nasıl bir gelişim sergilediğinizi gözünüzde canlandırın. Bu sizi nasıl hissettiriyor? Mutlu ve iyi ise hissettikleriniz bu anın biraz tadını çıkarın, sanki başarmış gibi o duyguları hissedin ve size ne faydası olacak , ne kazanmış olacaksınız bunları hayal edin. Çok mutlu değilseniz veya çok iyi şeyler hissetmiyorsanız zaten hiç o işe başlamayın. Ancak hissettiğiniz güzel duygular ise bu canlandırma ve hissetme çalışmasını işe başladıktan sonra motivasyonunuzun düştüğü her noktada tekrarlayın. Sonunda nasıl bir değişim geçireceğinizi düşünün. Unutmayın kendinizi siz yaratıyorsunuz ve gerçekleştiriyorsunuz. Neyi isterseniz başarabilirsiniz. Sadece neyi seçeceğiniz burada önemli olan. İşin tam ortasında ben bunu niye yapıyordum diye kalır bazen insan. Bu en kötü vakit kayıplarından biridir. Aylarınızı yıllarınızı da harcamış olabilirsiniz. Tecrübe de kazanmışsınızdır o konuda ama gerçekten istediğiniz şey değildir. Bunu en baştan bilebilmek için zamanı ileri sarın ve en sona gidin. Gözlerinizi kapatıp o en son başarma anında ne hissettiğinize odaklanın. Etrafı görün, kendi duygularınızı gözlemleyin. Hissettikleriniz sizin doğru seçim yapıp yapmadığınızı söyleyecektir. Biz bunu yapmak yerine,bu güzel, bu doğru diyerek birçok işe, konuya dalıyoruz. Biraz çaba ile sonu yaşayabilir ve daha doğru seçimler yapabiliriz. 

Maalesef hiçbirimizin çok vakti yok ve vaktimizi iyi değerlendirmek adına seçimlerimizin sonuçlarını hissetmek ve yapıp yapmamaya karar vermek zorundayız. Hedefimiz yok ise hiçbir yere varamayız. Bundan dolayı seçtiğiniz yolu ve varacağınız noktayı iyi kestiriyor olmanız çok önemli. Bir kere bu yola girdikten sonrada kararlı ve istikrarlı bir biçimde çalışmanızı sürdürün. Her gün çalışın, her boş vaktinizde çalışın ve sonunda hedefinize ulaşacak, hatta geçeceksiniz. 

“Compound Effect” , yani “Birleşik Etki”, Einstein’a göre dünyanın 8. harikası ve “Onu anlayan kazanacak, anlamayan bedelini ödeyecek.” demiştir. Finans piyasalarında birleşik faiz olarak da kullanılan bu yöntemi hayatın her alanında uygulamanız mümkündür. Sadece seçimlerinizi iyi yapın yeterli. Sonra hergün üstüne koyarak kendinizi veya yaptığınız işi  geliştirin. Sonunda kartopu gibi yuvarlandıkça daha çok büyüyen bir şeye dönüşecek. Ancak başlarda çok sabırlı olmalısınız. Sonradan kazanç ve gelişim hızlanır ancak başlarda gelişim yavaştır ve motivasyon kaybı genelde bu kırılımdan hemen önce olur ve kırılımı göremezsiniz. Sabır, istikrar sonucu bu kırılımın olacağını bilirseniz ve o noktayı aşarsanız gelişim sürekli devam eder ve sonu yoktur. Gelişim süreklidir. 10000 saat kuralını belki duymuşsunuzdur. Malcolm Gladwell temel olarak bir konuda uzman olabilmek için toplamda 10 bin saat o konu üzerinde çalışılması gerektiğini söylüyor. Bu da aslında bize benzer şeyi anlatıyor. Bir konuya ne kadar eğilirsek ve emek harcarsak o kadar uzmanlaşır ve kırılımı gerçekleştiririz. Çabalamadan, emek harcamadan bir konuda uzmanlaşmayı veya hemen başarıya ulaşmayı düşünmeyin. Yaptığınız seçim size mutluluk getiriyorsa o zaman bu çalışmalar zor gelmeyecek ve yolculuktan keyif alacaksınız. Aksi halde size işkence gibi gelecek ve bu durumda zaten tamamlama şansınız da çok zor olacaktır. Örneğin spor yapmak istiyorsanız yaparken keyif aldığınız bir sporu seçin. Süreç boyunca ne yapıyorsanız heyecan duyuyor olmanız ve keyif almanız çok önemli. Keyif aldığınız bir işte çalışıyorsanız o size iş gibi gelmez. Keyif alabileceğiniz ve yaparken mutlu olabileceğiniz konularda gönüllü çalışmış olursunuz ve bu yüzden devamlılık daha kolay olur. Bu yüzden başarılı olan insanlar genelde sevdikleri iş ve konular ile uğraşanlardır. Onlara bu işle uğraşmak zor gelmez, aksine mutlu eder. Sonuna kadar çalışırlar var yorulmazlar. Çocuklarınızın nelerden keyif aldıklarını ortaya çıkarmak onların mutluluğu ve başarısı için çok önemlidir. Onların eksiklerini tamamlamak için hoşlanmadıkları ve keyif almadıkları konulara zorlarız dört dörtlük olsunlar diye. Ancak keyif aldıkları ve yetenekli oldukları konularda onları desteklemek onlar için en iyi seçim olacak ve onların ileride ne yapıyorlarsa daha başarılı olmalarını sağlayacaktır.

Özetlemek gerekirse, başarı için yaparken keyif aldığımız konuları seçmek işimizi kolaylaştırır ve başarı şansımız daha çok artar. Bu sayede hergün yapabiliriz. Hergün yaptığımızda ise bir süre sonra kırılım gerçekleşir ve o konuda uzman, bilirkişi, üstad olursunuz. Kararlılık ve istikrarı sağlamak için ise zamanı sondan başa doğru yaşayın. Sona gidin ve ne noktada olduğunuza bakın. Çok güzel ve memnunsanız devam edin. Doğru yoldasınız.