Güzeli sevmeyen var mı?

Güzel olanı, yakışıklı olanı herkes sever. Önemli olan bu değildir. Önemli olan yaratılmış bir şeyin güzel yada çirkin farketmez o yaratımdaki güzelliğini sevmektir. Bir yılan bile kendi doğasında muhteşemdir. Aslında güzel veya çirkin herkese göre çok göreceli kavramlardır. Herşeyde muhteşem yaratım vardır. 

Peki biz neden kendimize güzel gelenlerle birlikte olmak isteriz? Baktığımız zaman kendimizi iyi hissederiz ama güzel olan herşey bize her zaman iyi gelir mi? Gelmez. Bu durumda dış güzelliği değil bize iyi gelecek güzelliği aramamız gerekmez mi? Eğer güzel olanı bize ilk başta iyi hissettirdiği için seçiyor ama mutsuz oluyorsak bunda bir yanlış vardır. O güzel olan size yaramayabilir, mutsuz edebilir. Siz kendinizi neden iyi hissetmek istiyorsunuz güzele bakarak? Bunu bir düşünün. Sizin kendinizi iyi hissetmeniz için birşey mi gerekli? Önce bunu bir düşünelim. 

Kendini iyi hissetmeyen birisi başka güzelliklerden medet umar. Aslında önce kendimizi dinlemeli ve bu soruları sormalıyız. Ben neden bana göre güzel olan şeylerin peşindeyim? Mutsuz muyum? Bunu başka şeyler ile mi örtmeye çalışıyorum? Kendini dinlemek ve sorular sormak cevapların size gelmesini sağlar. Bir şeye muhtaç olma ve o olunca kendini tamam hissetme ihtiyacı çok bariz bir şekilde içinizde bulamadığınız eksik olan birşeyler olduğunu gösterir. 

Evet, güzeli sevin onla vakit geçirin ama muhtaç gibi değil size hoş gelen anlar yaşamak için. Her zaman özgür bırakın kendinizi de o güzeli de. Bir şeye bağlanmak kendi içinizde çözemediğiniz eksik taraflarınızdan kaynaklanır. Sizin kendinizi sevmek ve huzur içinde olabilmek için kimseye ihtiyacınız yok. Size çirkin gelen şeylere de bakın. Onlar da muhteşem yaratıklardır. Onları da sevebildiğinizde o zaman içinizden gelen bir sevgi patlaması yaşanır. Bu yaşamı, kendinizi ve yaşamı oluşturan her şeyi sevdiğinizi gösterir. Bu muhtaçlıktan gelen sevgi değildir. Bu içinizden çıkan ve dışarıya akan bir sevgidir. 

Böyle bir sevgi var olduğunda hiçbir zaman biri yada bir şey hakkında kötü düşünemezsiniz. Tarafsız olursunuz. Bir kişiye , bir takıma, bir partiye körü körüne aşık olmazsınız. Sempati duyarsınız, sevebilirsiniz ancak aşk onsuz yapamamaktır. Onsuz çok kötü hissetmektir. Herşeyi sevebilen biri o gittiğinde onu da serbest bırakır. Yaşadığı güzel anlar için minnet duyar ve güzel hatırlar. 

Böyle bir sevgi içinizde olduğunda size kötü davrananları bile anlar, bağışlarsınız. Sizi sokan yılan neden sokuyor düşündünüz mü? Kendine zarar geleceğini düşünüp doğasını gerçekleştiriyor. Size zarar veren insan da kendini yaratılışı gereği ifade ediyor  ve gerçekleştiriyor. Belki ona zarar vereceğinizi düşünüyor, belki sizden önce başka kötü tecrübeleri oldu. Bunu bilemezsiniz ancak size zarar vermemesi için ondan uzaklaşabilirsiniz. O kötü değildir. Kimse kötü değildir. Kötü veya iyi diye birşey olmadığını ve güzel ile çirkin gibi bunların göreceli ve bakış açısına göre değişen şeyler olduğunu anladığınızda o zaman size iyi gelen kişiler ile beraber olmak, size iyi gelen şeyleri yapmak isteyeceksiniz. Güzel görünen değil iyi gelen her zaman sizin enerjinizi bir üst seviyeye çıkartır. Size kötü gelen enerjinizi düşürür, kendinizi kötü hissedersiniz. Bir olay, kişi, iş hakkında bundan sonra güzel görünüp görünmediğine değil ne hissettiğinize bakın. Güzeli veya iyi görüneni değil sevgiyi ve sevinç halini arayın. Bu sayede mutlu bir hayat yaşayabilirsiniz. Aksi halde güzel görünen ile mutsuz bir hayatınız olabilir.

Siz böyle sevmeyi becerebilir misiniz? Yorumlarınızı bekliyorum.


Kendine yakışan

Bazı insanlar kendine yakıştırılanı giyer.
Bazıları kendine yakışanı…
Bazıları insanlar kendine yakıştırılanı yaparken,
Bazıları kendine hoş olanı…

Sen kendine yakışanı (yakıştırılanı değil) yapmakta özgürsün. Kimsenin ne dediği ya da ne düşündüğü önemli olmamalı. Bu özgür seçimler yapman seni bazı sınırlardan kurtaracak ve daha iyi hissetmeni sağlayacak. Nasıl iyi hissediyorsan onu yap! Toplumun kuralları ile büyütülüp, toplumun kuralları ile yaşamaya öyle çok alıştık ki, farklı şeyler yaptığınızda yadırganıyoruz. Kimi anne baba, kimi bir şirkette müdür olsun, öyle davranılmaz, böyle giyinilmez, böyle yapılmaz dendikçe, o sınırlara kendimizi hapsediyoruz.

Oysa özgür seçimler yapabilmek, insana yaşadığını hissettiren ve mutlu eden en önemli özelliklerden biri.

Sen kendini çok sev ve nasıl mutlu oluyorsa öyle giyin, dolaş, yaşa…

Bunu yapmanın amacı, kendini iyice özgürleştirip, kendini bulmanı sağlamak. Biz gerçekte kimiz? Yaşamadan, deneyimlemeden bulabileceğiniz birşey değil!

Çok zengin olmak mı istiyorsun? Olmadan bir sonraki noktaya ulaşamazsın!
Çok gezmek, dolaşmak mı istiyorsun? Gezmeden, görmeden ardındaki bilinmeyene varamazsın!

Hiçbir kısıtlama ve sınır olmadan aşman gereken önyargılar ve kurallar var. Öğretilen ile değil sana iyi hissettiren ile yola devam etmek ruhsal gelişimde ilk aşamalardan biri diye düşünüyorum. Kendini daha çok sevip değer verdikçe, kendini mutlu etmenin ne kadar önemli olduğunu daha çok anlayacak ve giderek özgürleşeceksin!


Kararlılığın ve istikrarın gücü

Hepimiz bir şeyleri yarım bırakma eğilimindeyiz. Bunun sebebini hiç düşündünüz mü? Belkide yarım bırakmak ne istediğimizi tam bilmediğimizden ve çok kararlı olmamaktan kaynaklanıyor. Ancak ne olursa olsun başarı hergün atılan ufak adımlar ile geliyor. Bir spor salonuna yazılıyor sonra gitmeyi bırakıyoruz. Bir kursa gitmek istiyor ama kursu sonuna kadar sürdüremiyoruz. Aslında tüm bunlar bir an için bu doğru yapmam lazım dedikten sonra başlayıp kararlı ve disiplinli olamamaktan kaynaklanıyor. 

Peki kararlı ve disiplinli olmak için ne yapmalıyız? Öncelikle yaptığınız şeyi başardığınızı ve sonunda nasıl bir gelişim sergilediğinizi gözünüzde canlandırın. Bu sizi nasıl hissettiriyor? Mutlu ve iyi ise hissettikleriniz bu anın biraz tadını çıkarın, sanki başarmış gibi o duyguları hissedin ve size ne faydası olacak , ne kazanmış olacaksınız bunları hayal edin. Çok mutlu değilseniz veya çok iyi şeyler hissetmiyorsanız zaten hiç o işe başlamayın. Ancak hissettiğiniz güzel duygular ise bu canlandırma ve hissetme çalışmasını işe başladıktan sonra motivasyonunuzun düştüğü her noktada tekrarlayın. Sonunda nasıl bir değişim geçireceğinizi düşünün. Unutmayın kendinizi siz yaratıyorsunuz ve gerçekleştiriyorsunuz. Neyi isterseniz başarabilirsiniz. Sadece neyi seçeceğiniz burada önemli olan. İşin tam ortasında ben bunu niye yapıyordum diye kalır bazen insan. Bu en kötü vakit kayıplarından biridir. Aylarınızı yıllarınızı da harcamış olabilirsiniz. Tecrübe de kazanmışsınızdır o konuda ama gerçekten istediğiniz şey değildir. Bunu en baştan bilebilmek için zamanı ileri sarın ve en sona gidin. Gözlerinizi kapatıp o en son başarma anında ne hissettiğinize odaklanın. Etrafı görün, kendi duygularınızı gözlemleyin. Hissettikleriniz sizin doğru seçim yapıp yapmadığınızı söyleyecektir. Biz bunu yapmak yerine,bu güzel, bu doğru diyerek birçok işe, konuya dalıyoruz. Biraz çaba ile sonu yaşayabilir ve daha doğru seçimler yapabiliriz. 

Maalesef hiçbirimizin çok vakti yok ve vaktimizi iyi değerlendirmek adına seçimlerimizin sonuçlarını hissetmek ve yapıp yapmamaya karar vermek zorundayız. Hedefimiz yok ise hiçbir yere varamayız. Bundan dolayı seçtiğiniz yolu ve varacağınız noktayı iyi kestiriyor olmanız çok önemli. Bir kere bu yola girdikten sonrada kararlı ve istikrarlı bir biçimde çalışmanızı sürdürün. Her gün çalışın, her boş vaktinizde çalışın ve sonunda hedefinize ulaşacak, hatta geçeceksiniz. 

“Compound Effect” , yani “Birleşik Etki”, Einstein’a göre dünyanın 8. harikası ve “Onu anlayan kazanacak, anlamayan bedelini ödeyecek.” demiştir. Finans piyasalarında birleşik faiz olarak da kullanılan bu yöntemi hayatın her alanında uygulamanız mümkündür. Sadece seçimlerinizi iyi yapın yeterli. Sonra hergün üstüne koyarak kendinizi veya yaptığınız işi  geliştirin. Sonunda kartopu gibi yuvarlandıkça daha çok büyüyen bir şeye dönüşecek. Ancak başlarda çok sabırlı olmalısınız. Sonradan kazanç ve gelişim hızlanır ancak başlarda gelişim yavaştır ve motivasyon kaybı genelde bu kırılımdan hemen önce olur ve kırılımı göremezsiniz. Sabır, istikrar sonucu bu kırılımın olacağını bilirseniz ve o noktayı aşarsanız gelişim sürekli devam eder ve sonu yoktur. Gelişim süreklidir. 10000 saat kuralını belki duymuşsunuzdur. Malcolm Gladwell temel olarak bir konuda uzman olabilmek için toplamda 10 bin saat o konu üzerinde çalışılması gerektiğini söylüyor. Bu da aslında bize benzer şeyi anlatıyor. Bir konuya ne kadar eğilirsek ve emek harcarsak o kadar uzmanlaşır ve kırılımı gerçekleştiririz. Çabalamadan, emek harcamadan bir konuda uzmanlaşmayı veya hemen başarıya ulaşmayı düşünmeyin. Yaptığınız seçim size mutluluk getiriyorsa o zaman bu çalışmalar zor gelmeyecek ve yolculuktan keyif alacaksınız. Aksi halde size işkence gibi gelecek ve bu durumda zaten tamamlama şansınız da çok zor olacaktır. Örneğin spor yapmak istiyorsanız yaparken keyif aldığınız bir sporu seçin. Süreç boyunca ne yapıyorsanız heyecan duyuyor olmanız ve keyif almanız çok önemli. Keyif aldığınız bir işte çalışıyorsanız o size iş gibi gelmez. Keyif alabileceğiniz ve yaparken mutlu olabileceğiniz konularda gönüllü çalışmış olursunuz ve bu yüzden devamlılık daha kolay olur. Bu yüzden başarılı olan insanlar genelde sevdikleri iş ve konular ile uğraşanlardır. Onlara bu işle uğraşmak zor gelmez, aksine mutlu eder. Sonuna kadar çalışırlar var yorulmazlar. Çocuklarınızın nelerden keyif aldıklarını ortaya çıkarmak onların mutluluğu ve başarısı için çok önemlidir. Onların eksiklerini tamamlamak için hoşlanmadıkları ve keyif almadıkları konulara zorlarız dört dörtlük olsunlar diye. Ancak keyif aldıkları ve yetenekli oldukları konularda onları desteklemek onlar için en iyi seçim olacak ve onların ileride ne yapıyorlarsa daha başarılı olmalarını sağlayacaktır.

Özetlemek gerekirse, başarı için yaparken keyif aldığımız konuları seçmek işimizi kolaylaştırır ve başarı şansımız daha çok artar. Bu sayede hergün yapabiliriz. Hergün yaptığımızda ise bir süre sonra kırılım gerçekleşir ve o konuda uzman, bilirkişi, üstad olursunuz. Kararlılık ve istikrarı sağlamak için ise zamanı sondan başa doğru yaşayın. Sona gidin ve ne noktada olduğunuza bakın. Çok güzel ve memnunsanız devam edin. Doğru yoldasınız.


Yaşamak için hiçbir şeyi bekleme!

Yaşamak için hiçbir şeyi bekleme.  Para kazanmayı bekleme, aşkı bekleme, emekliliği bekleme, çocukların büyümesini bekleme. Anı yaşa ve yaşamın keyfini her zaman çıkarmaya çalış. Çünkü yarın ne olacağını bilmediğimiz gibi, ne kadar bekleyeceğini de bilemezsin. Bu kafa yapısında olursan, her zaman bekleyecek başka şeyler bulursun. Mutlu olmayı bekleme. Sadece ol ve yaşa. An akıyor ve herşey şu anda. Beklentin olmazsa hayal kırıklığı da yaşamazsın. Birşeyi beklemeden yaşamak en güzelidir. Çaba harca bir amaç için, ama olunca şunu yapacağım diye değil, o işi yaparken keyif al. Sonuç odaklı değil de, bu andan keyif alıyorsak yapmamız lazım o işi. Keyif almadığın ve gelecek beklentisi ile yaptıkların seni gelecekte mutlu edecek mi onu da bilemezsin. 

Yaşamak için hiçbir şeyi bekleme. Anda yaşamak böyle olur. Bir beklentin yok ise ne yaparsın? Anı yaşar mutlu olmaya çalışırsın. Beklentiler bizi üzer ve depresyona sokabilir. Paran olmadığı için yaşayamıyorum dersin. Aşk olmadığı için hayatında, mutlu değilim dersin. Ama onlar belki de sen bunlara çok taktığın için hayatında yoktur. Neyi çok takıp beklenti içine girersen ona göre o şeyi senden uzaklaştırabilirsin. Talep et, ama ona odaklı yaşama. Kendin odaklı yaşa. O, sana o zaman gelecektir. Kendi ruh halini ve durumunu onun gelişine uygun hale getir ama beklentiye takıntılı olmadan yap bunu. Bu kısım çok ilginçtir. Çoğumuz bir şeyleri zorlarız ve olmaz, ama bıraktığımız anda oluverir. Belki yaşamışsınızdır bu durumu. Takıntı aynı zamanda ya olmazsa korkusunu da getirdiği için bir şeyin gerçekleşmesini engeller. Bu korku en büyük engelimizdir. Bir isteğin olması için beden, ruh ve düşünceler, takıntı ve korku olmadan  isteğiniz ile uyum içinde olmalıdır.  Bu konuda UYUM yazımı okumadıysanız mutlaka okuyun. 


Uyum

Hayatına güzellikleri çekmek veya kaybetmemek için onlar ile uyum içinde olmalısın!

Bir isteğin olması için beden, ruh ve düşünceler onla uyum içinde olmalıdır. Her şeyin bir enerji olduğunu düşünürsek, aynı enerji frekansları birbirini çeker. Zıt kutuplar nasıl birbirini itiyor ise, benzer enerji frekansı da seni isteklerine yaklaştırır. Bu isteğe olan takıntı ve olmazsa ne yaparım gibi korkular ortadan kaldırılmalıdır. 

Aşk istiyorsan aşık ve hayatında biri var gibi yaşamak güzel bir başlangıç olabilir. Evini ona göre güzelleştir. Kendine ruhen ve fiziksel olarak iyi bak. Daha sonra beklentine takılmadan çıkıp hayatını yaşa ve fırsatları görmeye çalış, gerisini çok merak etme.

Para istiyorsan, paran var gibi düşün ve ne yapardın? Nasıl bir davranış tarzın olurdu? Para da bir enerjidir. Para ile aynı frekansa girebilmek için paran varmış gibi yaşaman gerekir.  Eli bonkör insanlar parayı daha kolay bulurlar. Parası olup da korkanlar paraları bitecek diye korkudan harcayamaz ama sonra birgün kaybederler. Korkunu bir kenara bırakıp aynı aşkta olduğu gibi aşıkmışsın gibi dolaşırken, burada da paran varmış gibi çık dışarı ve eğlen. Karşına fırsatlar çıkacak onları görmeye çalış. Bu  ruh hali içinde görürsün fırsatları. Onları görünce de çabalarsın kaçırmamak için. Bu kendiliğinden olur ve sonunda şaşırırsın. 

Dikkat ederseniz çabasız bir elde etmeden hiç bahsetmedim. Çaba olmadan oturduğumuz yerden hiçbirşey olmaz. Olsa bile şans eseri olur ve kıymeti anlaşılmadan kaybedilebilir.

Ruh, beden ve düşünce hazırlığı sonrasında fırsatları görüp yakalama ve çalışma ile elde edilebilir bu istekler. Ama öncesi hazırlığı olmadan sonrasını yapsan kaybedersin gün gelir o elde ettiklerini. Belki de eskiden o kafa yapısındaydın ama sonradan kaybettin o frekansı. O zaman da itmeye başlarsın elde edilenleri ve kayıplar yaşanabilir.   Bu çok normaldir bu üçlü aynı frekanstan çıkarsa. Beden değişir, ruh ve düşünce başka yerlere gider, birgün gelir elindeki de gider. 

Ruh, beden, düşünce hazırlığı nasıl olur?

Ruh: İsteğin gerçekleşince nasıl bir ruh hali içinde olacaksın? Mutlu olacak mısın? Bunları düşün ve o ruh haline bürün. Mutlu olmayacaksan zaten bu isteği bırak. Belki de tam istemiyorsundur.

Beden:  İsteğin olduğunda nasıl bir fiziksel durumda olmalısın. Buna göre hazırlık yapmaya başlasan iyi olur. Buna spor yapıp kendine bakmak, giydiğin kıyafetler. Oturduğu ev, yattığın yatak dahil, fiziksel her koşul dahildir.

Düşünce: Düşünce biçimin nasıl olmalı bu isteklerin olsaydı sen artık hayata nasıl bakar ve düşünürdün. Çok paralı biri nasıl düşünür, ya da çok aşık biri nasıl düşünür ve hareket eder? Bir örnek vermek gerekirse; Çok parası olan daha rahattır hayal kurarken, hayallerine çok sınır koymaz. Çok şeyi başarabileceğini düşünür. Aşık insan her şeyi yapabileceğini düşünür aşkı için. Yine yapabileceklerinde sınır yoktur. Düşünceleri özgür ve sınırsızdır.

Tüm bunları yapabilmek ve kendini yeniden hazırlayabilmek için bir liste yap. Neleri değiştirmek gerekir. Bunlara odaklan ve değişikliğe başla. Listen yazılı olarak hep yanında olsun. Bu yazıyı da unuttukça oku lütfen. Çünkü hepimiz, ben de dahil bunları bazen unutuyoruz. Bu yüzden hem size hem bana güzel bir hatırlatma olsun bu yazı. 


Yaşam Amacımız

Uzun yıllar yaşam amacımı aradım. Amacımın iyi ve mutlu bir yuva kurmak, iş hayatında başarılı olmak diye düşündüm hep. Başarılı oldum da sayılır.  Kime göre onu da bilmiyorum. Başarılı olmak nedir? O konuda da tek bir doğru yok. Mutlu bir yuva kurdum ve başarılı işler  yaptım sonuçta. İş hayatında her yöntemi denedim. Ancak hep içimde “Hayat bu olmamalı, çalışmak, eve gelmek, sabah tekrar işe gitmek.” Bir süre hayata iş ile odaklandım. Bir süre aile ile odaklandım hayata. Sonuçta şunu anladım. Başarı ve mutluluk hep bir şeylere bağlı ve o şeyler iyi gidiyorsa koşuluna bağlı oldu. Aslında hiçbirimiz başarısız değiliz. Hatta başarısızlık diye birşey yok. Sadece deneyim ve tecrübe kazanmak var. İşi kötü giden biri başarısız olmuyor tam tersi denemiş ve deneyim kazanmış oluyor. Evlenip boşanan biri, evlenmemiş birine göre çok daha şey yaşamış ve deneyim kazanmış oluyor. Hayatı yaşamak da bu değil mi? Sonuç olarak geldiğim noktada başarıyı aramayı bıraktım. Olaylara kötü veya iyi diye bakmak yerine deneyim olarak bakmayı seçtiğinizde bu hayattaki amacınızın yaşamak olduğunu anlıyorsunuz. Sıkılınca bir şeyden ve mutsuz hissedince, oradan alacağınız deneyimi almış olduğunuzu anlamalı ve başka deneyimlere yelken açmalısınız. Bırakmak, vazgeçmek ilk başta zor gelebilir. Hepimiz alışkanlıklarımız ile programlanmış , otomatik hareket eder şekilde yaşıyoruz. Bunu farkettiğiniz ve sıkıldığınız anda korkmadan farklı yollara gidebilmeyi öğrenmek bu işin en zor tarafı. Konfor alanı ve düşünce yapımız buna izin vermiyor. Ben bunu bırakırsam ne yaparım? Nasıl bir hayatım olur? gibi korkular hepimizde var maalesef. Korkmak bu açıdan yaşamaya engel. 

Korku, çok güçlü bir düşünce tarzıdır ve aklınızdan çıkmaz. Bu yüzden neden korkuyorsan seni bulma şansını arttırmış olursun. Örneğin parasız kalmaktan korkarsan maaşlı bir iş ararsın ve belki geçinirsin ama hayatını feda etmiş ve çok zengin olmadan yaşarsın. Hiçbir şeyden korkmamayı öğrenmelisin. Sen çok güçlü ve özelsin bunu unutma  ve gerçekte kim olduğunu ne kadar sınırsız olabileceğini idrak etmeye çalış.  Bunu yaparsan da hiçbir şeyden korkmaya değmeyeceğini anlarsın. Gönüllü yapabileceğin işlere ve yaşam tarzına odaklan. Gönüllü yapılan işler çok güçlüdür. Sabah büyük bir yaşam enerjisi ile uyanır, gece geç saatlere kadar çalışırsın. Gönüllü yaşarsan bu sayede mutlu olacak ve karşına daha çok imkan çıkmaya başlayacak. O zaman çok deneyim kazanacak ve mutlu olacaksın. İyi bir hayat yaşamak ancak bu  şekilde mümkün olacak. Gönüllü yapabileceğin işleri nasıl mı bulursun? Yine hislere odaklanıp neyin mutlu ettiğine bakmalısın. Yol göstericimiz hep sevinç, mutluluk. Bunu aklından çıkarmazsan artık çok daha kolay karar veriyor olacaksın.  Denemelere ufak konular ile başlayabilirsin. Bir anda gidip işini bırak ve kafana göre yaşa demiyorum. Ufak konular ile başla. Seni nelerin mutlu ettiğini keşfet. Mutlu ve gönüllü olduğun seçimler yapmaya başladıkça zaman içinde kapıların nasıl açıldığı seni şaşırtacak ve ustalaşacaksın bu yöntemi uygulamakta. O zaman büyük kararlar kapıda olduğunda çok tereddüt etmeyeceksin. 

Hepimiz  yaşam amacımızı arıyoruz. Sen kendini keşfetmek ve tekamül için buradasın. Bu kısa hayatta amacımız sadece mutlu yaşamak ve deneyim kazanmak olmalı. Bu sayede gelişebiliriz ve ilerleyebiliriz. Aynı noktaya saplanmak ve seni mutlu etmeyen zorla yaptığın şeyler ile bu mümkün değil. Bu kadar basit aslında amacımız. Mutlu yaşamak ve deneyim kazanmak.


Yol Ayrımı

Yol ikiye ayrılıyor ve nereye gideceğini bilmiyorsan hissedene kadar bekle! Karar vermek zorunda değilsin. Seçim yapmak için gideceğin yolda mutlu olacağını hissetmen gerekir. Sana sevinç , mutluluk vermeyen her şeyden kurtulman, geride bırakman gerekir. Yola devam etmeli ve tüm yol ayrımlarında karar vermek için mutluluk ve sevinç aramalısın.

Karar aşamasında hislerini dinlemen bu açıdan çok önemlidir. Hislerin ruhundan gelen ve senin için doğru olanı ifade eden duygulardır. Bu hisleri dinlemeden sadece aklın ile karar verdiğinde belki o an için ya da toplum için, başkaları için doğru olanı yapmış olabilirsin. Ancak sonunda mutlu olamazsın ve kendini tüketmeye başlarsın. İnsanı bitiren ve yaşam enerjisini yok eden şey bu verdiğimiz kararlarda başkasını mutlu edecek şekilde kararlar almamızdır.

Unutma! Nerede mutlu oluyorsan doğru yol orasıdır.