Yalnız kalmak

Bazen sıkılmak, monotonluk, yalnızlık iyidir. Böyle anlarda kendinize döner ve düşünürsünüz. Kendinizi bulmanız, yaratıcılığınızı ortaya çıkarmak için böyle zamanları kötü değildir. Böyle zamanları kendinizle başbaşa kalmak için bir fırsat olarak görün! Yalnız kalmaktan artık endişe etmeyin. Kendinizi, iç sesinizi dinleyin. Ne yapmak istediğinizi düşünün. Düşüncelerinizi, duygularınızı yazın. Kendinizi daha iyi tanımaya ve anlamaya vakit ayırın. 

Çoğumuz nedense kendimizden kaçıyoruz ve yalnız kalmak istemiyoruz. Yalnız olduğumuzda mutsuz oluyor ve kötü hissediyoruz. Gelişim için, üretmek için, keşif için, böyle zamanların tam da aradığınız anlar olduğunu anladığınızda, o zaman bu zamanları bir fırsat olarak görmeye başlayacaksınız.

Sadece yanınızda birileri olsun diye anlaşamadığınız ve sizinle aynı frekansta olmayan insanlar ile görüşmeyin. Doğru insanlar, size zamanı geldiğinde gelecektir. Siz kendinize odaklanır, kendinizi geliştirmeye devam ederseniz, bir süre sonra zaten kendiniz ile vakit geçirmeye alışacak ve en iyi dostunuzun, arkadaşınızın kendiniz olduğunu göreceksiniz. 

En iyi arkadaşınıza nasıl davranıyorsanız kendinize de öyle davranın. Yalnız kaldığınız anlarda kişisel gelişiminize vakit ayırarak kendinizin en iyi halini ortaya çıkarmaya çalışın.

Fiziksel ve ruhsal gelişiminiz için bunları mutlaka yapmaya çalışın. Bunları da ne kadar kendiniz ile baş başa kalırsanız o kadar çok yapabilirsiniz.

Kişisel gelişim kitapları okumak,

Her türlü konuda kitaplar okumak,

Yoga, fitness veya diğer sevdiğiniz bir sporu yapmak,

Beslenmenizi yeniden en iyi şekilde düzenlemek,

Meditasyon yapmak,

Kendinize ufak hediyeler almak,

Kendinize iyi davranmak,

Aynaya her baktığınızda sevgi ile bakmak ve sevgi sözleri söylemek.

Minnettar olmak ve sahip olduklarınız için şükretmek.

Unutmayın, siz değişirseniz, dünyanız da değişir. Siz daha iyi oldukça, etrafınız da daha iyi hale gelecektir. Sevgi ve sevinç insanın içinden başlayıp dışarı yayılır. Dışarıdan size gelmesini beklemeyin. Siz kendi içinizde bunları yarattıkça, etrafınızdaki sevgi, mutluluk ve güzellikler artmaya başlayacak ve sağlık, bolluk, bereket de bunları izleyecektir. Kendinizi sevmek, kendiniz ile ilgilenmek, yapabileceğiniz en güzel şeylerden biridir. Özellikle de minnettar olmak, çok fazla bolluk ve bereket enerjisini ortaya çıkarır. Yaydığınız bu enerji ve frekans ile daha fazla bolluk ve bereketi kendinize çekersiniz.

Sakın yalnız kaldığınız için karamsar bir hale bürünmeyin. Bu en kötü şeydir. Karamsarlık, mutsuzluk gibi düşük enerjiler bu tip durumların da devam etmesini sağlar. Kendinize odaklanıp, kendinize iyi baktıkça ve mutlu olabilmeyi öğrendikçe, etrafınızın da size göre şekillendiğini göreceksiniz. 

Işık ve sevgiyle.


Doğru anı bekleme!

Doğru anın gelmesini bekleme, sen doğru olunca zamanı gelir!

Dış dünyadaki bir olayı, bir kişiyi değiştirmeye çalışmaktansa kendini değiştirdiğin zaman dış dünyanın da sana göre şekillenmeye başladığını göreceksin.

Belki o an için kayıp veya sana kötü gelebilecek olaylar yaşayacak ama yeni kişiler ve deneyimler ile istediğin hayata doğru yelken açacaksın.

Takılı kaldığın bir durum varsa; O zaman işe kendini değiştirerek başla. Özellikle kendini arzu ve hislerine göre yön verecek şekilde şekillendir. Geçmişi veya geleceği çok düşünmek seni takılı kaldığın kısır döngüden kurtarmaz. Sen kendini inşa etmeye ve değiştirmeye başlarsan yeni bir serüvene çıkacak cesareti de o zaman içinde bulacaksın. O güç her zaman içinde ve kullanılmayı bekliyor.


Yavaşlamak

Hepimiz zaman zaman hırslarımızın, aç gözlülüğün kurbanı oluyoruz. Peki bu işi tersine çevirmek için neler yapmak lazım hiç düşündünüz mü? 

Birkaç örnek ile sizlere anlatmaya çalışacağım. 

1 – İşimde nasıl hemen ve çok kazanacağım değil, nasıl kaybetmem ve gelirimi emin şekilde arttırırım?

2 – Bir yere nasıl hızlı giderim değil, nasıl rahat ve güvenle giderim?

3 – Bir ilişkide nasıl aşık ederim değil, nasıl uzun süreli bir ilişkim olur?

4 – Bir spor müsabakasında nasıl çok sayı atarım değil, nasıl az sayı yerim?

5 – Hızla nasıl güçlenirim değil? Her gün yavaşta olsa nasıl güçlenirim?

6 – Hızla sağlıklı ve fit nasıl olurum değil? Her gün daha iyi olurum.

7 – Zamana karşı yarışır ve sabırsız olursanız yaşlanırsınız, zamansız ve şu anda yaşarsanız gençleşirsiniz ve ömrünüz uzar.

Bu örnekler birçok şekilde çoğaltılabilir ve her alanda uygulanabilir, önemli olan bu işin mantığını anlamak. Sıkıcı gelebilir ancak başarılı ve sağlıklı olmak istiyorsanız gerekeni yapmak zorundasınız. Burada hayatınızı güzel ve kaliteli yaşamaktan bahsediyorum. Eğer iş, ilişki veye herhangi bir konuda sabırsız olmak, aceleci olmak veya hayatınız ile kumar oynamak istiyorsanız tabi siz bilirsiniz. Kumarın sonucu da bellidir eninde sonunda kaybedersiniz. Kazandığınız zamanlar olacaktır elbette ama hızla kazandığınız şey yöntemden dolayı çok hızlı da gidebilir unutmayın! Ancak iş sağlam temellere dayansın ve sonuca ulaşsın istiyorsanız hızla kazanmayı değil nasıl uzun vadeli olur ve korurum bunu düşünmeye başlasanız iyi olur. 

Burada sizin eğlenceyi bırakıp hayatı yaşamamanızdan bahsetmiyorum.Tam tersi kararlı ve disiplinli olup sistemi çözmenizi ve hırslar yüzünden kayıp yaşamayıp her alanda kazanç elde etmenizden bahsediyorum. Bu sayede kendinize, sevdiklerinize daha çok vakit ayırıp güzel ve kaliteli zaman geçirebilir ve süreklilik sağlayarak başarı elde edebilirsiniz. 

Unutmayın hız size kazandırmaz, yavaşta olsa istikrar ve disiplin size kazandırır. Bunu herkes söyler ama bu verdiğim örneklere bakınca ve düşününce anlarsınız neden eninde sonunda hızlı gidenin kaybettiğini. Bir yerde tökezler ve düşersiniz. Aslında yavaş, dikkatli ve kararlı olmanın daha iyi olduğunu eninde sonunda anlarız. 

Kontrolü elinize almak sizin elinizde. Ya da kontrolü kaybedip dağılmak. Herşey karar verme ile ve düşünce tarzınızı değiştirme ile alakalı. Şu anda itibaren düşünce yapınızı değiştirin ve neler olacağını gözlemleyin.

Okumadıysanız benzer konuda Zaman illüzyonu yazımı da okuyabilirsiniz.


Zaman illüzyonu

Zaman bir illüzyondur ve siz zamanı kabul ettiğinizde gelecek için yaşamaya ve anı kaybetmeye başlarsınız. Sizi zamanı bilmediğiniz ve ışık almayan bir odaya koysalar ne zaman uykunuz gelse o zaman uyur ve ne zaman acıksanız o zaman yemek yerdiniz. Zaman insanlar tarafından bir düzen için belirlenmiş ve aslında gerçekte olmayan bir şeydir. Sadece şu an vardır. Geçmiş bitmiş ve gelecek yaşanmamış olduğundan sadece şu an vardır. Oysa zaman sayesinde biz bir şeyleri bekleriz ve sürekli programlanırız. Yaşlanmayı bekler hale geliriz bir süre sonra ve yaşlanırız. Gelecek için endişe eder ve yaşlanırız. Geçmiş için üzülür ve hastalanırız. Geçmişte yaşanan her şey sadece şu anki sizi oluşturmuştur ve artık yoktur. Şu anki siz en iyi halinizdir. Sadece siz değil şu anda bulunan her şey en iyi halindedir. Güneşin, ayın, denizin, dağların bir zamanı var mı bir düşünün. Her şey aslında evrende bir döngü ve değişim halindedir. 

Zamansız olun! Zamansız olmak gün içinde verdiğiniz randevular ya da işinizi aksatmak değil elbette. Katı ve uzun vadeli planlar yapmamak. Zamanı dayalı olan belli kalıpların içine girmemek. Biraz anı yaşayabilmekten bahsediyorum.

Zamansız olduğunuzda ve anı yaşadığınızda yaşlanmayı yavaşlatmak ve hatta durdurmak elinizde. Takvimleri bir kenara bırakın ve artık gelecek ay, yıl şunu yapacağım hedefleri koymayın. Hedefler gerçekleşmediğinde bunu başarızlık olarak adlandırır ve kendinizi yıpratırsınız. Başarısızlık diye bir şey yoktur sadece deneyim ve gelişim vardır. Program yapmak kötü değil elbette ama bunlar katı programlar, hatta takıntılı hedefler olmasın. Biraz akışa bırakın kendinizi. Zaten en büyük hayal kırıklığı ve üzüntülerimiz koyduğumuz katı hedeflerin, beklentilerin gerçekleşmemesinden kaynaklanmıyor mu? Bir beklenti içinde olmamaya ve olanı kabul etmeye çalışın. Herkesi ve her şeyi de doğasını gerçekleştirdiği için kabul edin. Siz nasıl iyi ve kötü şeyler yaparak bu ana geldiyseniz başkaları da aynı şekilde yaparak gelişim göstereceklerdir. Yargılamadan olana izin verin.

Sabırlı olun! Sabırlı olmak bir şey için beklemek değil istekleriniz konusunda zamansız olmaktır. Sabırla güzel deneyimler yaşamayı ve daha çok mutlu ve sağlıklı olmayı dileyin. Herşeyden önce de kendinizi severek işe başlayın. Her şeyin başladığı nokta burası. Önce kendinizi sevin ve iyileştirin sonra anı yaşayarak mutlu ve sevinç içinde olun. Göreceksiniz bu sayede zaman illüzyonundan kurtulacak ve hızla değişeceksiniz.


Uyurken yenilenin

Bedeniniz uyurken gün içinde kaybettiği enerjiyi yerine koyarak tamamen temizlenmiş bir şekilde sizi yeni güne hazırlar. Ancak bazen çok yorgun ve dinlenmemiş şekilde uyanırız. Size anlatacağım bir yöntem ile çok daha az uyusanız bile çok daha dinlenmiş ve tazelenmiş şekilde uyanacaksınız. Lütfen deneyin ve farkı kendiniz gözlemleyin.

Hepimiz aldığımız yükler, sorumluluklar sonucu omuzlarımızdaki ağırlık ile gün içinde koşturur ve enerjimizi düşüren birçok olaya maruz kalırız. Sabah erken kalkamayız veya çok yorgun uyanırız. Aslında yapabileceğiniz basit bazı ritüeller sayesinde çok daha dinç ve yenilenmiş şekilde uyanabilirsiniz. Size ait tüm kimlikleri, sorumluluklarınızı yatmadan önce bir deftere yazın ve onları başucunuza koyun ve uykuya onlar olmadan girin. Yazmak çok güçlü bir araçtır. Onları yazın ve yazarken bunları şu anda bırakıyorum diyerek bir kenara koyun. Korkmayın yarın sabah onları tekrar geri alacaksınız zaten. Bütün kimliklerinizi bıraktıktan sonra uykuya dalarken sağlıklı, mutlu ve bolluk bereket içinde olduğunuzu söyleyin ve şükredin. Minnettar ve huzurlu bir şekilde uykuya dalın. Bir diğer yöntem ise deftere yazmak yerine kısa bir meditasyon ile kimliklerimizden arınarak boşluğa gitmektir. Orada imajlarınızdan kurtulabilir ve yine minnettar bir şekilde uykuya dalabilirsiniz. Bu sayede sabah dinlenmiş, taptaze bir enerji ile uyanacaksınız. Lütfen deneyin Farkı yorumlara yazın. 

Bitanesin unutma! Kendinize iyi bakın.


Canavarı yenmek

Hepimizin içinde yaşayan ve gelişimimizi engelleyen bir canavar olduğunu biliyor musunuz? Evet bu çok ilginç gelecek ama bu kendinizsiniz. Yani sizin kimliğiniz. 

Gelin bu canavarı inceleyelim ve tanıyalım ki onu yenebilelim. Hepimiz bu dünyada gelişmek yani tekamül için bulunuyoruz. Canavarı yenemezseniz gelişiminiz de kısıtlı olacak belki de hiç olmayacaktır. 

Sizi oluşturan kimlikler aynı zamanda sizin düşmanınız yani sizi engelleyen ve gelişiminizi baltalayan canavarınızdır. Birşey yapmak istediğinizde ve arzu ile dolup taştığınızda hiçbir şey yapamıyorsanız sebebi bu kimliklerin size engel olmasıdır. Sizi bağlayan, tutan tüm bu kimliklerden arınmanız gerekir ki gelişiminiz hızlansın. 

Başka insalara, olaylara, geçmişe, gelecekteki bir hedefe, bir nesneye bağlanmaktan bahsediyorum. Onay alma ihtiyacı, toplum tarafından kabul görme gibi ihtiyaçlar ile bir birey olduğunuzu ve var olduğumuzu sanırız. Sizi değerli kılan şeyin dış etkenler olmadığını ve zaten değerli ve eşsiz bir varlık olduğunu önce anlamanız gerekiyor. 

Biz bir ilişkiden sıkılır ama ondan vazgeçemeyiz, biz bir işten sıkılır ama ondan ayrılamayız. Bunun sebebi hep yoksunluk içinde olan benliktir. Hayatınızda hesap vermek zorunda olduğunuz herkesten sıyrılıp kendi gününüzü yaratamazsanız hergün başkalarının fikirleri ve görüşleri doğrultusunda günler yaşayacak ve bu tekdüzelikten kurtulamayacaksınız. 

Bu dünyada yaşayan en saf ve bilge varlıklar her şeyden vazgeçebilen ve bırakabilenlerdir. Yoksunluk duymamak için, yalnız kalmamak için ve çevrenizden onay almak için neler yaptığınızı bir düşünün. Buna ne kadar enerji ayırdığınızı bir düşünün. Oysa bu ihtiyacınız olmasa ve bu enerjiyi tamamen kendinize ayırabilirseniz, neler yapabilirsiniz bir de bunu düşünün. Kendi kişisel gelişiminize, arzu ettiğiniz deneyimlere odaklandığımızda ve bunu tüm varolan, dağılmamış enerjiniz ile yaptığınızda işte o zaman gelişim hızlanır ve fark yaratmaya başlarsınız. 

Değişmek ve gelişmek istiyorsanız önce neye dönüşmek istediğinize karar verin. Daha sonra boşluğa kimliklerinizden arınmış olarak gidin. Nefes çalışması ile her gün daha derinlere indiğinizde artık canavar sizi takip edemeyecek ve ondan sıyrılmış olacaksınız. İşte o noktadan sonra odaklanma ile istediğiniz yeni serüveni yaratma gücüne sahipsiniz. 

Kimseden onay almak için yaşadıklarınızı anlatma çabasına girmeyin. Onay alma ihtiyacı hep yoksunluk belirtisidir. Fikirlerinizi, düşüncelerinizi her çevresel faktörler ve insanlar etkiler. Arzu ettiğiniz ve doğru olduğuna inandığınız serüveni yaşamalı ve bir sonrakine geçmelisiniz. Öğrenmek, deneyim ve tekamül buna bağlıdır. Yoksa bir hiç uğruna saplantılı ve toplumsal inançlara göre yaşayan ve gelişmeden bu dünyadan giden çok insan vardır. Siz bundan sonra vakit kaybetmeden kendinize odaklanmalı ve ne istediğinize, nasıl bir insan olmanız gerektiğine karar verecek kişisiniz. Kendiniz bir kez odaklanıp karar verdiğinizde sizi kimse bu yoldan döndüremez. Bu noktadan sonra gelişim hızlanır. Bunun tadını bir kez aldığınızda ve omuzlarınız hafiflediğinde bunun ne kadar önemli ve değerli olduğunu daha iyi anlarsınız. Kendiniz için yaşamak bencillik gibi gelebilir ama insan önce kendini çok sevecek kadar bencil olursa etrafına ışık saçar ve başkalarına sevgi verebilir. Bu yüzden kendini bulamayan ve toplum için yaşayan biri olmak yerine kendini bencilce seven ve istekleri doğrultusunda yaşayabilen biri olmak daha iyidir. 

Canavarı daha yakından tanımak için yalnız kalmalı, meditasyon ve nefes çalışmaları ile derinlere giderek sizi rahatsız eden bağımlılıklardan kurtulmanız gerekir. Bunu günün her saatinde yapabilirsiniz ancak en güzel zamanlar sabahın erken saatleridir. Daha sonra o günü nasıl geçirmek istediğinize odaklanarak gününüzü başkalarına göre değil kendinize göre planlayın ve yaşayın. O günün nasıl geçmesi gerektiğini ne yapmak istediğinizi düşünün. Bir günün daha başkaları için yaşanmasına izin vermeyin. Canavarı yenmek onu öldürmek değil onun efendisi olmaktır. Onun sizi yönetmesine izin vermemektir.


Bilinç Haritası

Evrende her canlının ve nesnenin bir enerjisi ve frekansı vardır. Bu frekans yani titreşim seviyesi o canlı veya nesnenin ne seviyede olduğunu da ayrıca gösterir. Bizler de aynı diğer canlılar ve nesneler gibi bir titreşim frekansına sahibiz. Bu frekans yükseldikçe bilinç seviyemiz, sağlığımız ve enerji seviyemiz artacak ve daha kaliteli bir yaşam sürme şansı elde edeceğiz. Çevremize olan katkımız da bu oranda artacaktır. 

Dr. David Hawkins, 30 yıla yakın süren araştırma ve deneylerden sonra insanları frekans seviyelerine göre 17 düzeyde haritalamayı başarmıştır. Power vs. Force(Güce karşı Kuvvet) kitabında tüm araştırmasını,izlediği yöntemleri anlatmış ve kitap bu konuda bir ilham kaynağı haline gelmiştir. Hatta kitabı sadece okuyanların frekanslarında yükselme meydana gelmiş olması kitabın da yüksek bir frekansı olduğunu göstermektedir. Nerede olduğumuzu ve nereye gideceğimizi bilmiyorsak ve elimizde bir harita yok ise o zaman kaybolabiliriz. Bize sağladığı bu harita, nerede olduğumuzu tespit etmek ve frekansımızı yükselterek nereye gidebileceğimizi görmek için bize çok iyi rehberlik edecektir. Bu haritada bulunan değerler frekans değerleri değil ona paralel olarak geliştirilen frekans gücünün logaritmasına göre tanımlanmış kalibrasyon değerleridir. Logaritmik artış demek 200 ile 201 değeri arasında 10 kat seviye farkı var demektir. Kritik olan orta nokta 200 kalibrasyon değeridir. Bu kalibrasyon değerleri binlerce farklı duygu halindeki, farklı mekan ve zamanlarda bulunan, farklı din ve ırk içeren gruplarda yapılan çalışmalar sonucu doğrulanmış değerlerdir.

Seviyeler arası sıçrama yapmak zor olsada kişi 200 altındaki çekici alanların yarattığı güçten kurtulup bilinçli olarak hayata karşı samimi, nazik ve bağışlayıcı bir yaklaşım tercih eder ve başkalarına karşılıksız  iyilikte bulunmak, kapsayıcı sevgi içinde bulunma asıl hedefi olursa bu durumda yüksek düzeylere geçiş yapılabilir. Hayat enerjini zayıflatan herşeyden kaçınıp (utanç, suçluluk, kafa karışıklığı, korku, nefret, gurur, çaresizlik, yalan), enerjimizi arttıran (gerçek, cesaret, kabul, akıl, sevgi, güzellik, sevinç, huzur) eylemleri ve duyguları açığa çıkarmak ve yaşamaya başlamak bu seviyelerde yükselmemize olanak sağlar. Bu tabiki söylendiği kadar kolay olmayıp oldukça zor ama imkansız da değildir. Bir insan hayatı boyunca hiç ilerleme sağlayamayabilirken herhangi biri yaşadığı bir olay veya farkettiği bazı durumlar sayesinde bilinçli bir şekilde üst seviyelere kendini çıkarabilir. Alkol veya uyuşturucular kişileri geçici olarak 350-600 seviyeleri arasına çıkarabilir. Genelde bağımlı olunan şey bu duygu halidir. Aslında kişi kendi imajını bu uyarıcılar ile geçici olarak ortadan kaldırarak gerçek benliği olan keyifli, huzurlu ve tatmin edici olan hali yaşar ve buna bağımlı hale gelir. Daha düşük ego ile o kadar özdeşleşmiş durumdadır ki yaşanan durumun farkına varmaz. Kısa süre içinde bulunduğu ego hali bu derinde sürekli varolan sevinç ve huzur duygularının üstünü kapatır. Manevi çaba ile elde edilen yüksek seviye yerine suni yollarla elde edilen durum tercih edilirse  hem birey hem çevresi için eninde sonunda olumsuz sonuçlar ortaya çıkacaktır. Kişisel ve ruhsal gelişim çalışmaları, sağlıklı beslenme, yoga, meditasyon, aroma terapi gibi bazı çalışmalar sayesinde frekansımızı ve enerjimizi yükseltme çalışmaları yapabiliriz. Enerjimizi ve frekansımızı nasıl yükseltebileceğimiz konusunda daha detaylı paylaşımlar yapacağım. Ancak şunu unutmamak gerekir ki, içinde bulunulan duygu hali ve bu duygu haline sebep olan altta yatan sorunlar çözülmedikçe eski duruma dönme olasılığımız çok yüksektir. Bu yüzden bu harita nerede olduğumuz ve nasıl ilerleyebileceğimiz konusunda bizlere yol gösterici olacaktır. 

Bilinç Haritası

Tanrı GörüşüHayat GörüşüDüzey KalibrasyonDuyguSüreç
BenlikOlmakAydınlanma700-1000TarifsizSaf bilinç
TamlıkKusursuzHuzur600MutlulukAydınlanma
BirEksiksizSevinç540DinginlikDeğişim/Tecelli
Sevenİyi huyluSevgi500Saygı/HürmetEsinlenme/ Vahiy
BilgeAnlamlıMantık/Akıl400AnlayışSoyutluk
MerhametliUyumluKabul350BağışlamaAşma
İlham verenUmutluİstekli310OptimistNiyet
İmkan verenDoyurucuTarafsız250GüvenBırakma
İzin verenYapılabilirCesaret200OlumlamaGüç kazanma
KayıtsızTalepkarGurur175KüçümsemeŞişirme
İntikamcıDüşmancaÖfke150NefretSaldırganlık
ReddetmeHayal kırıklığıİhtiras125MuhtaçKölelik
CezalandırıcıKorkunçKorku100AnksiyeteVazgeçme
KibirliTrajikKeder75PişmanlıkUmutsuzluk
KınayanUmutsuzHissiz50ÇaresizHareketsiz
KindarŞeytaniSuçluluk30SuçlamaYıkım
HorgörenZavallıUtanç20AşağılanmaYok oluş

İkigai bu olmamalı

İkigai aslında kitaplarda yazıldığı gibi 4 parçadan oluşan bir diyagram değil. Batı tarafından yanlış yorumlanmış ve basit bir diyagrama indirgenmiş bu felsefeyi biraz incelemek istiyorum sizler için.

İkigai kitabını okuduğumda etkilendim ve kendi ikigai mi yani hayattan zevk alacağım, uzman olduğum veya olabileceğim, insanların ihtiyacı olan ve aynı zamanda para kazanabileceğim bu 4 unsuru içeren uğraşın ne olduğu konusunda arayışa girdim. Bulduğum şeylerde genelde hep bir eksik çıkıyor ve 4 özelliği tamamlayamıyordum. Hayatımızın herhangi bir döneminde tamamlama ihtimalimiz olabilir belki ama ya olmazsa? Hayatımız boyunca bu arayışta olup savrularak ikigaimizi mi arayacağız? Tabiki hayır. 

İkigai bu yüzden bu 4 unsur ile sınırlı değil. Aslında kelime anlamı olarak iki, yaşamak ve gai ise değer anlamında. Yaşam amacı diyebiliriz kısaca. Yaşamdan aldığınız zevk ve yaşamın anlamını bulmak diyebiliriz. Japonya’da zaten ikigai bu şekilde formüle edilmiş bir diyagram ile tarif edilmiyor. Hatta bu diyagramı gösterince birçok japonun kafası karışıyormuş. 

Marc Winn isminde birinin kendi ikigai sini ararken oluşturduğu ve daha sonra kitaplarda kullanılan bu diyagram aslında tamamen batı tarafından oluşturulmuş ve yanlış anlaşılan, ikigai ile alakası olmayan bir diyagram. Bunu öğrenince açıkçası bende rahatladım. Sonuçta ömür boyu ikigai aramak istemiyordum.

İkigai, özetle, hayatınızı anlamlı, coşkulu, sevinç içinde yaşamak ve bu doğrultuda yaratıcılığınızı ve potansiyelinizi ortaya çıkarmak ile alakalı.  Diyagramda özellikle vurgulanan iyi olduğunuz, hoşlandığınız,ihtiyaç olan ve para kazanabileceğiniz kavramlarından 3 tanesi, iyi olduğunuz,ihtiyaç duyulan ve para kazanabileceğiniz kavramları bana zaten çok doğru gelmemişti. 

İyi olmadığınız bir konuda eğer o konu size coşku ve sevinç veriyorsa ilerleyebilir ve iyi hale gelebilirsiniz. Sabır ve çalışma burada kendiliğinden zaten oluşur. Ayrıca ikigai illa para kazanma ile veya ihtiyaç duyulan şeyi yapmak ile alakalı da olmamalıydı. Para kazandığınız yani yaptığınız iş size sevinç ve mutluluk veriyorsa ve bir ihtiyaç ise ne güzel ama sonuçta para bir enerji demiştik ve bu enerji severek veya sevmeyerek yaptığınız şeylerden size farklı şekillerde gelebilir.  Para konusunda çok takıntılı olmamak gerekiyor. 

Burada asıl odaklanmamız gereken şey hayatın anlamı. Yani ikigai de anlatılan aslında para hiç değil. Anlatılmaya çalışılan küçük şeylerden mutlu olabileceğimiz. Mutlu olabileceğiniz ve yaratıcılığınızı ortaya çıkarabileceğimiz birçok ikigainiz olabilir. Neden bir tane hayat amacı üzerine takıntılı olalım ki. İkigai nizi ortaya çıkarmak için yaptığınız, uğraştığınız konularda tüm duyularınız ile o anda olduğunuzda sevinç ve mutluluk hali içindeyseniz ve zaman, mekan kavramını yitiriyorsanız bu sizin ikigainiz olabilir. Örneğin bir ressam resim yaparken, bir müzisyen müzik yaparken bu şekilde olur. Bir kişi çiçek yetiştirirken, çocuklar ile ilgilenirken, veya herhangi başka bir konuda uzun saatler yorgunluk hissetmeden uğraşabilir, kendinden geçebilir. Yaratıcılığınız böyle gönüllü olduğunuz zamanlarda ortaya çıkar ve siz sadece böyle zamanlarda bir sevinç hali içinde yorulmadan çalışabilir, kendinizden geçebilirsiniz. Bu tip gönüllü çalışabileceğiniz konuları bulmak , hayat amacı gibi tek bir ikigai aramaktan çok daha kolay değil mi? Zaten tek bir hayat amacı gibi, tek bir ikigai diye birşey de olmamalı çünkü sürekli değişim halindeyiz. Senelerce arayıp bulduğumuzu sandığımız noktada değişirsek  ne olacak? Tekrar mı arayışa geçeceğiz? Aslında bu bile ne kadar yanlış anlaşıldığını gösteriyor bizlere ikigainin. Küçük, büyük farketmez birden fazla ve sürekli değişen ikigaileriniz olabilir. Önemli olan onları bulmak ve hayattan keyif almaktır. Bulmak için yıllar harcayıp bulamamak hiç doğru bir yol değil. Hayatınızı anlamlı kılabilecek küçük hobiler bile ikigainiz olabilir. Bunlar yaşamınızı daha anlamlı kılarken sağlığınızı da olumlu etkileyecektir. Sebebi ise ikigai temelinde en temel duygu olan sevinç hali vardır. Kendinize yaptığınız bu iyilik sayesinde sevinç hali içinde daha çok bulunmuş ve tüm hücrelerinize bu olumlu duyguyu yollamış oluyorsunuz. 

İkigai bulma konusunda zorlanıyorsanız hislerinizi biraz dinlemeye çalışın. Ne ile uğraşırken huzur, sevinç ve mutluluk hissediyorsunuz. Biraz duygularınızı dinleyerek ve hissederek bunu rahatça anlayabilirsiniz.  Resim yapamıyorum diye size sevinç veriyorsa resim yapmayacak mısınız? Müzik yapmak size para kazandırmıyor diye müzik ile uğraşmayacak mısınız? Kısacası o konuda iyi olmanız veya para kazandırması değil size sevinç veren uğraşları bulup hayatınızı daha iyi hale getirebilmek ikigai. Bizler her zaman yaptığımız gibi basit bir felsefeyi alıp neden karmaşık ve zor hale getiriyoruz hiç düşündünüz mü? Bence zor olması, ulaşılmaz ve büyük gibi gösteriyor. Bazı doğrular ve güzellikler basit olduğu için doğru ve güzel. Kitap yapmak için veya konuyu daha derin ve zor göstermek için bu sade ama değerli felsefeleri keşke hiç bozmadan bırakabilsek.


Bana şahit olur musun?

Biliyorsunuz insan olarak sosyal varlıklarız. Çoğumuz bundan dolayı yaşadığımız hayatı paylaşmak ve başarılarımıza, üzüntülerimize, sevinçlerimize şahit olunsun isteriz. Bu sayede var olduğumuzu düşünür ve bu yoksa kendimizi yalnız ve kötü hissetmeye başlarız. Düşünsenize etrafınızda kimse yok ve siz o zaman ne yapardınız? Yaşamak ister miydiniz? Aslında bu soruya çoğu kişi hayır der ama cevap evet olmalı. Neden mi? Bir varlık olmak zaten sizi değerli ve var kılıyor ise bu kimseye veya hiçbir nesneye ihtiyacınız olmadığının bir kanıtı değil mi? Bizler eşimize, çocuklarımıza, anne ve babamıza, topluma kendimizi kabul ettirmeye ve göstermeye çalışıyor ve bunun için çok çaba harcıyor ve sonunda da gösteremezsek çok mutsuz oluyoruz. Hep bir kabullenilme ihtiyacı sizce nereden geliyor? Bu aslında hep var olduğunuzu hissetme ihtiyacınızdan kaynaklanıyor. Çünkü buna ihtiyacınız var. Oysa siz zaten varsınız ve tahmin ettiğinizden çok daha değerlisiniz. 

Birine ihtiyaç duymak gibi, paraya veya bir nesneye ihtiyaç duymak da benzer bir saplantılı hal yaratıyor. Bir şeye çok takıntılı olmak size zarar veriyor ve yıpratıyor. Ama bazen bunlar gerekli çünkü elde ettiğinizde çok da önemli olmadığını anlıyorsunuz. Çok ünlü bazı insanlar bunları anlayıp bu yüzden farklı bir yolculuğa çıkıyor ve kendini bulma arayışına giriyor. Fakir olan kişi ne yapar? Ekmeğinin peşinde koşar değil mi? Koşması da gerekir. Kazanması ve anlaması gerekir neyin ne kadar önemli olduğunu. Ancak bazı çok zengin olmayan veya zor geçinen insanlar arasında da paraya tok olanlar vardır. Onlar için para çok önemli değildir. Belki de paraya çok önem vermemeleri daha önce yaşadıkları ve içlerinde bildikleri, öğrendikleri birşeydir. 

Aynı birine ihtiyaç duymak gibi nesnelere de ihtiyaç duymak bizi tamamlayacağı duygusundan kaynaklanır. Var olmak ve değerli olmak için ne bir onaya, ne bir şahide, ne de bir nesneye ihtiyaç vardır. Para ile kendini değerli hissedenler sadece bir yanılsama içindedir. Para için etrafında dolaşanlar para olmadığında anında kaybolur. Sizi yücelten insanlarda sizi anında yerin dibine sokabilir. Ne biri ile ne de bir nesne ile yücelmezsek ya da var olmazsak onlar gittiğinde ya da olmadığında da üzülmez ve yok olmuş gibi düşünmeyiz.  Kendini bilmek işte böyle başlar. Siz kendi değerinizi, hiçbirşeye sahip olmasanızda değerli olduğunuzu ve eşsiz olduğunuzu anladığınızda tam olarak anlamış olursunuz. Lütfen bunu uzun uzun düşünün. Nelere ihtiyaç duyuyorsanız onlar sizi tamamlıyor sanıyorsunuz. Bu aslında tamamlayan şey sizin için bir eksiklik ve yoksunluk. Buna neden gerek var değerli olmak için düşünün lütfen. Para mı? Eş mi? Aşk mı? Hepsi aslında sizi iyi hissettiriyor veya hissettirecek diye düşünüyorsunuz. Ama geçici olduğunu ya çok kayıp yaşayıp dibe vurduğunuzda ya da çok fazla sahip olduğunda anlamaya başlıyorsunuz. Bunlar nelere çok bağlandığınızı anlamanız için gerekli. Bu yüzden bu hayatı yaşıyor ve mümkün olduğunca deneyim elde etmeye çalışıyoruz. Hep aynı şeyleri yaptığınız bir gün bu yüzden boşa geçen bir gün. Çünkü bir şey öğrenmediniz. Çünkü hala anlamadınız. Hala sizi tamamladığını sandığınız şeylere tutunduğunuz anlamına geliyor. 

Tüm bunları gözlemlemeye başlayın. Neyi çok istiyorsunuz? Bu durumda ona var olmak için çok ihtiyacınız var. Aşmanız ve çalışmanız gereken konu orası. Onu bulmadan yapamıyor musunuz? Öyle ise bir deneyim ile onu bulun ve yaşayıp aşın. Herşeyi aştığınızda ise geriye sadece siz kalacaksınız. Ne bir şahit ne de bir nesneye ihtiyaç olmadan mutlu biri olacak ve huzur , enerji ve sevgi ile dolacaksınız. 


Güzeli sevmeyen var mı?

Güzel olanı, yakışıklı olanı herkes sever. Önemli olan bu değildir. Önemli olan yaratılmış bir şeyin güzel yada çirkin farketmez o yaratımdaki güzelliğini sevmektir. Bir yılan bile kendi doğasında muhteşemdir. Aslında güzel veya çirkin herkese göre çok göreceli kavramlardır. Herşeyde muhteşem yaratım vardır. 

Peki biz neden kendimize güzel gelenlerle birlikte olmak isteriz? Baktığımız zaman kendimizi iyi hissederiz ama güzel olan herşey bize her zaman iyi gelir mi? Gelmez. Bu durumda dış güzelliği değil bize iyi gelecek güzelliği aramamız gerekmez mi? Eğer güzel olanı bize ilk başta iyi hissettirdiği için seçiyor ama mutsuz oluyorsak bunda bir yanlış vardır. O güzel olan size yaramayabilir, mutsuz edebilir. Siz kendinizi neden iyi hissetmek istiyorsunuz güzele bakarak? Bunu bir düşünün. Sizin kendinizi iyi hissetmeniz için birşey mi gerekli? Önce bunu bir düşünelim. 

Kendini iyi hissetmeyen birisi başka güzelliklerden medet umar. Aslında önce kendimizi dinlemeli ve bu soruları sormalıyız. Ben neden bana göre güzel olan şeylerin peşindeyim? Mutsuz muyum? Bunu başka şeyler ile mi örtmeye çalışıyorum? Kendini dinlemek ve sorular sormak cevapların size gelmesini sağlar. Bir şeye muhtaç olma ve o olunca kendini tamam hissetme ihtiyacı çok bariz bir şekilde içinizde bulamadığınız eksik olan birşeyler olduğunu gösterir. 

Evet, güzeli sevin onla vakit geçirin ama muhtaç gibi değil size hoş gelen anlar yaşamak için. Her zaman özgür bırakın kendinizi de o güzeli de. Bir şeye bağlanmak kendi içinizde çözemediğiniz eksik taraflarınızdan kaynaklanır. Sizin kendinizi sevmek ve huzur içinde olabilmek için kimseye ihtiyacınız yok. Size çirkin gelen şeylere de bakın. Onlar da muhteşem yaratıklardır. Onları da sevebildiğinizde o zaman içinizden gelen bir sevgi patlaması yaşanır. Bu yaşamı, kendinizi ve yaşamı oluşturan her şeyi sevdiğinizi gösterir. Bu muhtaçlıktan gelen sevgi değildir. Bu içinizden çıkan ve dışarıya akan bir sevgidir. 

Böyle bir sevgi var olduğunda hiçbir zaman biri yada bir şey hakkında kötü düşünemezsiniz. Tarafsız olursunuz. Bir kişiye , bir takıma, bir partiye körü körüne aşık olmazsınız. Sempati duyarsınız, sevebilirsiniz ancak aşk onsuz yapamamaktır. Onsuz çok kötü hissetmektir. Herşeyi sevebilen biri o gittiğinde onu da serbest bırakır. Yaşadığı güzel anlar için minnet duyar ve güzel hatırlar. 

Böyle bir sevgi içinizde olduğunda size kötü davrananları bile anlar, bağışlarsınız. Sizi sokan yılan neden sokuyor düşündünüz mü? Kendine zarar geleceğini düşünüp doğasını gerçekleştiriyor. Size zarar veren insan da kendini yaratılışı gereği ifade ediyor  ve gerçekleştiriyor. Belki ona zarar vereceğinizi düşünüyor, belki sizden önce başka kötü tecrübeleri oldu. Bunu bilemezsiniz ancak size zarar vermemesi için ondan uzaklaşabilirsiniz. O kötü değildir. Kimse kötü değildir. Kötü veya iyi diye birşey olmadığını ve güzel ile çirkin gibi bunların göreceli ve bakış açısına göre değişen şeyler olduğunu anladığınızda o zaman size iyi gelen kişiler ile beraber olmak, size iyi gelen şeyleri yapmak isteyeceksiniz. Güzel görünen değil iyi gelen her zaman sizin enerjinizi bir üst seviyeye çıkartır. Size kötü gelen enerjinizi düşürür, kendinizi kötü hissedersiniz. Bir olay, kişi, iş hakkında bundan sonra güzel görünüp görünmediğine değil ne hissettiğinize bakın. Güzeli veya iyi görüneni değil sevgiyi ve sevinç halini arayın. Bu sayede mutlu bir hayat yaşayabilirsiniz. Aksi halde güzel görünen ile mutsuz bir hayatınız olabilir.

Siz böyle sevmeyi becerebilir misiniz? Yorumlarınızı bekliyorum.